Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Doç. Dr. Alptekin Ergenç Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Doç Dr. ALP TEKİN ERGENÇ

Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü

“Üretimin popülaritesi azaldı; gündemde dijitalleşme, elektrikli araçlar ve alternatif yakıtlar var”

“Geçen yüzyılda sürekli konuştuğumuz üretim kelimesinin popülaritesi azalırken, gündem; paylaşım, hareketlilik, dijitalleşme, otonomi, elektrikli araçlar, alternatif yakıtlar konularında belirleniyor. Bu durumun doğal sonucu olarak sektör oyuncuları ve paydaşlar sürdürülebilirlik hedeflerini bu gündem doğrultusuna evirmek mecburiyetinde kalacak.”

Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç Dr. Alp Tekin Ergenç, teknolojik gelişmelerin otomotiv sektörüne nasıl yön verdiğini ve hem dünyada hem de Türkiye’de gittikçe yaygınlaşmaya başlayan elektrikli araçların çevreye olan etkilerini değerlendirdi.

Otomotiv sektöründeki güncel teknolojileri (yapay zekâ, otonomi, mobilite, elektrifikasyon vb.) nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu alandaki gelişmeleri okurlarımızla paylaşır mısınız?

Teknolojik değişim, otomotiv endüstrisini dönüştürüyor. Elektrikli mobilite, mega trend olarak karşımıza çıkıyor. Elektrikli mobilite ile birlikte bağlantılı araçlar, sürücüsüz araçlar ve dijitalleştirilmiş araç üretimi ile önümüzdeki birkaç yıl içinde araçları kullanma
ve üretme şekli de bu dönüşümden etkilenecek. Güç aktarma organlarının elektrifikasyonu ile özellikle yanmalı motorlar önemini kaybederken, elektrikli mobilite bileşenleri daha önemli hale geliyor, otomobil endüstrisindeki mevcut değer yaratma ve istihdam yapıları değişiyor. AB’nin yeni binek otomobiller için belirlediği CO2 emisyon limitleri ve otomobil üreticilerinin bu limitlere uyma çabaları, geniş ölçekli elektrifikasyonu yönlendiren ana faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Bu sebeple Avrupa’daki yeni arabaların çoğunun 2030’da elektrikli bir aktarma sistemine sahip olması bekleniyor.

Elektrikli araçların karbonsuzlaşmadaki rolü nedir? Yenilenebilir enerji kullanımı konusunda Türkiye’de neler yapılıyor?

Kentlerde emisyon azaltmanın yanı sıra, iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama gerekliliği, kent yönetimlerini 2030’a kadar kadar CO2 emisyonlarını en az yüzde 40 azaltmak
için eylem planları hazırlamaya itti. Bu eylem planının önemli unsurlarının başında, şehir içi toplu ve bireysel taşımacılığın elektrikli araçlar ile yapılmasının sağlanması yer alıyor. Şehir içinde sürdürülebilir ve karbon nötr bir çevre için taşımada elektrifikasyon büyük önem taşıyor.

 

Türkiye’nin temiz enerji haritasında, İzmir rüzgar, Konya güneş, Aydın jeotermal, Şanlıurfa hidroelektrik ve İstanbul biyokütle kapasitesiyle lider şehirler olarak öne çıkıyor. 2021 yılı verilerine göre Türkiye’nin yenilenebilir enerji kurulu gücü 50 bin 990 megavata ulaştı ve elektrikteki toplam 97 bin 377 megavat kapasitenin yüzde 52,5’ini oluşturdu.

“2050’ye kadar emisyon nötrlüğü seviyesine ulaşılmalı”

Karbon emisyonu sizce tamamen ortadan kaldırılabilir mi? Bunun için hangi çalışmaları yapmak gerekiyor?

Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmak için kentlerin, belirlenecek bir karbon bütçesi ile tutarlı bir yol çizerek en geç 2050’ye kadar emisyon nötrlüğü seviyesine ulaşmaları gerekiyor. Karbon hedefi/bütçesi, kentin emisyon envanterine ve modellemesine dayanmalı ve 2050’ye kadar toplam emisyon nötrlüğünde hızlandırılmış bir azaltımı (düşüş veya doruk noktasına ulaşma) ortaya koymalıdır. Bunun için birçok başlık bulunuyor. Binalarda, ulaşımda ve sanayide yakıt kullanımı, şebekeden sağlanan enerjinin kullanımı, atıkların arıtılmasından kaynaklanan net “0” (sıfır) sera gazı emisyonların asgari düzeye indirilmesi gerekiyor.

Güncel otomotiv teknolojileri sürdürülebilirlik açısından hangi yöne evriliyor?

Ülkemizin lider sektörü olan otomotiv sanayi ve paydaşları sürdürülebilirlik adına önemli faaliyetlere imza atıyor. Geçtiğimiz 2 yılda pandemiye rağmen istihdam yüzde 6 arttı. Günümüzde en önemli sorunlarından biri olan iklim değişikliği, sektörü, üretim kaynaklı sera gazlarını önemli ölçüde azaltma hedefine yöneltiyor. İklim nötr hedefleri, sürdürülebilirlik açısından sektörü gerek üretimde gerekse kullanıcı tercihlerinde gelecekte sürükleyecek önemli itici güçten biri olacak. Diğer önemli hususlar ise dijitalleşme, bağlantılı servisler ve bu bağlamda büyük veri, yapay zekâ, nesnelerin interneti gibi uygulamalar sektörde yeni odak noktaları olacak. Geçen yüzyılda sürekli konuştuğumuz üretim kelimesinin popülaritesi azalırken, gündem; paylaşım, hareketlilik, dijitalleşme, otonomi, elektrikli araçlar, alternatif yakıtlar konularında belirleniyor. Bu durumun doğal sonucu olarak sektör oyuncuları ve paydaşlar sürdürülebilirlik hedeflerini bu gündem doğrultusuna evirmek mecburiyetinde kalacak. Bu başlıkların kendi aralarında popülarite yarışı içinde olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Son dönemde sektör, en çok elektriksel dönüşümü konuşurken hidrojenin yakıt olarak gündemde hızlı bir yükseliş göstermesi, içten yanmalı motor üretici ve geliştiricilerini heyecanlandırdı. Üretim tarafında ise sürdürülebilirlik, endüstri 4.0 kavramlarının uygulanması orta vadede imalat işini ve dolayısıyla yeterlilik yapısını kökten değiştirecek.

“Şarj altyapısı, şarj süresi ve alışkanlıklar, elektrikli araçların yaygınlaşmasına engel oluyor”

Elektrikli ve otonom araçların yaygınlaşması neden önemlidir? Geçiş sürecinde öncelikli olarak hangi alanlarda gelişme sağlanması gerekiyor?

Türkiye’de 6 bin elektrikli araç bulunuyor. Bu sayı Avrupa’nın, Çin’in ve ABD’nin çok gerisinde kalıyor. Bu sayı, siyasi hedefler, satın alma teşvikleri, emisyon limitleri ve altyapının mevcudiyetine göre ülkelerde farklılık gösteriyor. Geçiş döneminde, elektrikli otomobiller, son nokta teslimat araçları, toplu ulaşım araçları ile mobiliteye konu elektrikli ve paylaşımlı araçların ön planda olacağı düşünülüyor. Elektrikli araçların sürdürülebilir şehir hayatının önemli bir oyuncusu olacağı, yoğun trafikte bile emisyon nötr olmalarının bu rolü destekler nitelikte olacağı ile yaygınlaşmasının hızlanacağı tahmin ediliyor. Bu noktada yaygınlaşmanın önündeki engellerin başında şarj altyapısı, şarj süresi ve alışkanlıklar bulunuyor. Araç sahiplerinin araçlarını yoğunlukla şehir içinde kullandıkları dikkate alındığında, gece ve mesai saati süresi içinde şarj edilebilirliği artırıcı faaliyetlerin hayata geçirilmesi kullanıcıların yönelimini artıracak.

Öte yandan mobilite ile dijitalleşme yani araçların bağlanabilirliği, birbiriyle iletişim sağlaması ön plana çıkıyor. Üreticiler de bunu özel platformlar ve altyapılar kurarak destekliyor. Bu da otonom sürüş teknolojileriyle, trafikte akıllı unsurlar üzerine yeni iş modellerini ve girişimleri ortaya çıkarıyor. Bu yeni teknolojiler ile yol güvenliği ve herkes için hareketlilik artacak. Bununla birlikte üst seviye otonom araçların yaygınlaşmasının hızlanması için, şehir planlama, yolların ve şehrin etkin yönetimi gibi üretici

dışı süreçler aracın şehre uygunluğunu artırıcı nitelikte olacak. Araçlarda kullanılan sensörlerin ve sistemlerin maliyetleri, süreç üzerindeki diğer bir baskı konusu olarak öne çıkıyor. Bu noktada maliyeti düşürmek için yoğun Ar-Ge faaliyetleri yürütülüyor ve yeni start-up şirketlerin sürece dahil olduğu görülüyor.

Türkiye, elektrikli araçlar konusunda küresel üretime ne gibi katkılar sunabilir? Bu alanda ülkemizde yapılan önemli çalışmalar nelerdir?

Ülkemiz yüzde 100 elektrikli otobüs, minibüs, kamyonet gibi insan ve yük taşımacılığında kullanılan araçların üretiminin ve ihracatının yapıldığı bir konumda. Bu alanda bilgi birikimi ve kabiliyetleri ile tercih edilen bir noktaya geldi. Binek araç kategorisinde hali hazırda hibrit araçların üretiminin yapıldığı ülkemizde, 2023 yılından itibaren satışa sunulacağı düşünülen yüzde 100 elektrikli yerli otomobil sektöre yeni bir ivme kazandırdı. Bu otomobilin alt bileşenlerinin ülke içinde üretilmesine yönelik çalışmalar, elektrikli araçlara uygun parça üretimi konusunda sektöre önemli birikim sağlıyor. Pil teknolojileri ve elektrik motoru ile ilgili yatırımlar, bu alanda ülkemize önemli katkı sağlayacak. Ayrıca gerek mobiliteye yönelik ürünler, gerekse son nokta teslimat ve kargo taşımacılığı için geliştirilen elektrikli araçlar bu alanda kendine yeten ve ihracat potansiyeli olan bir ülke olduğumuzu perçinler nitelikte.

Bütün bunların yanı sıra, ülkemizde TÜBİTAK 2005 yılından bu yana “Uluslararası Efficiency Challenge Elektrikli Araç Yarışları” düzenliyor. Bu yarışmalar son yıllarda bataryalı
elektrikli (elektromobil) ve yakıt pili destekli (hidromobil) araçlar kategorisinde yapılıyor. Yarışların temelinde bir elektrikli araca ait motor, motor sürücü, batarya yönetimi, şarj sistemi gibi parçaların öğrenciler tarafından özgün yapılması isteniyor. Bu noktada elektrikli araçlar konusunda iyi yetişmiş, konunun içinden gelen genç mühendis birikimine sahibiz. Ayrıca üniversite takımları, Uluslararası Shell Eco-marathon ve Formula-SAE yarışlarının elektrikli araç kategorilerine katılıyor. Bu yarışmalara katılan öğrenciler, ülkemizde bu alanda faaliyet gösteren uluslararası mühendislik şirketleri ile yerli şirketlerin öncelikli tercih listesinde yer alıyor.

“Son nokta teslimat, şehir içi kargo taşımacılığı süreçlerinde elektrifikasyon hızlanacak”

Pandemiden sonra otomotiv sektöründe hangi teknolojilerin dikkat çekeceğini öngörüyorsunuz?

Üretim ve dağıtımda yaşanan aksaklıklar, kapanma nedeniyle talep düşüklüğü, sosyal mesafe, online alışverişe olan talep üretim ve tüketim taleplerini değiştirdi. Pandemi sonrasında üreticilerinin ana yol haritası bağlantılı, otonom, paylaşımlı ve elektrikli araçlar (C.A.S.E) temelinde olacak. Bu başlıklardan
en geriye düşeni, hijyen korkuları ile paylaşımlı araçlar olsa
da, bu sürecin normalleşme ile popülaritesini tekrar artıracağı değerlendiriliyor. Pandemi ile birlikte önceliklerin tekrar şekillendiği bir döneme girmiş olduk, e- ticaret bu dönemin parlayan yıldızı oldu ve artık yaşamın doğalı haline geldi. Bu bağlamda son nokta teslimat, şehir içi kargo taşımacılığı gibi süreçlerde elektrifikasyonun hızlanacağı tartışmasız bir sonuç olarak ortaya çıkıyor. Bununla beraber 2, 3 ve 4 tekerlekli mini elektrikli araçların gündemdeki yerini koruyacağı öngörülüyor. Son dönemde yaşanan uluslararası gerginlikler, mevcut konvansiyonel yakıtlar ile çevreci yeni nesil alternatif yakıtların gündemde üst sıralara çıkmasına neden oluyor.

Otomotivin geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?

Çok renkli, değişken bir gelecek bizleri bekliyor. Bu noktada, üniversitelerimizi bu sürece en iyi şekilde hazırlamak, bu dönüşümün bir parçası yapabilmek için gerekli düzenleyici faaliyetleri yürütmek, eğitim içeriği ve Ar-Ge çalışmalarını gelecek planına uygun dönüştürmenin veya güncellemenin önemli olduğunu değerlendiriyorum. Sektör oyuncularının hali hazırda kurulu ve kurulacak girişimci (start-up) şirketlere yatırım yapması ile otomotiv sektörü özelinde uluslararası yarışmalara katılan genç mühendis adaylarını destekleyici faaliyetlerin, çarpan çarpan etkisi ile hızlı ve odaklı sonuçlar doğuracağı düşünüyorum.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next