“Elektrikli Taşıtların Gizemi” Raporu Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Elektrikli Taşıtların Gizemi

TEB Cetelem, Cetelem Araştırma Merkezi desteğiyle hazırlanan “Elektrikli Taşıtların Gizemi” başlıklı raporunu kamuoyuna duyurdu. Rapora göre, tüketicilerin büyük kısmının elektrikli araçları tercih etmeme nedenleri arasında ilk sırada yüksek satış rakamları, kısa menzil ve uzun şarj süresi geliyor.  

Üreticiler, uzun süre elektrikli taşıtlara şüpheci yaklaştılar. 10 yıl önce, sadece birkaç kişi buna inanmaktaydı. Cetelem Gözlemevi, 2012’den bu yana elektrikli taşıtlar (ET) ile ilgili araştırmalarını yapmaya devam etmektedir. O günden bugüne üreticilere yansıyan nitelikte elektrikli taşıtları destekleyen pek çok sayıda kamu politikası uygulandı.

COP21’in (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı) kazandığı başarılar, ülkelerin sera gazı salımlarını azaltma yönünde önlemler alma konusunda taahhütlerini hızlandırdı. Emisyon verileri ile oynanmış dizel motor skandalları yakıtla çalışan taşıtlarla ilgili tartışmaları alevlendirdi, böylece üreticiler elektrikli taşıt geliştirme faaliyetlerini hızlandırmaya zorlandılar. Bunun neticesinde, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde pek çok yeni elektrikli araç modeli piyasaya tanıtılacak. Pillerin yatları ciddi oranda düştü ve sürüş mesafeleri ise artıyor. Her ne kadar elektrikli taşıtların başarılı olması için gerekli her şey var olsa da satışlar halen son derece düşük. Bu da elektrikli araçların gizemini oluşturmaktadır.

Belirli teknik özellikleri sayesinde elektrikli taşıtlar çevresel, ekonomik, endüstriyel ve toplumsal olarak bazı çözümler sunmaktadır. Fakat gelişim süreçlerindeki bazı olası engeller kadar, devam etmekte olan teknik ve organizasyonel konular da dikkat çekmektedir. Bu engeller atlatıldığında, hiç şüphesiz ki sürücüler, bu yeniliğin gücünden ve erdeminden tam olarak faydalanabileceklerdir.

Mobilite ile ilgili küresel zorluklar

2015’in sonunda Paris’te gerçekleştirilen COP21’de bir araya gelen devletlerin büyük bir kısmı, küresel ısınma ile mücadele etmek için ortak bir karara varmıştır. Bu karara göre gelişmekte olan ülkelerde otomotiv filolarının ve bireysel taşıt kullanımlarının artışa geçtiği bir dönemde, sera gazı salımlarını düşürme taahhüdünde bulunmuşlardır. Her ne kadar taşıt başına emisyonun düşürülmesi yoluyla hede ere katkı sağlanması amaçlanmış olsa da elektrikli araçların “desteklenmesi” büyük olasılıkla bu sorunla mücadelede etkin ve sürdürülebilir bir yöntem olacaktır.

Elektrikli taşıtların aklanması gerekmektedir
Elektrikli taşıtlar genellikle “temiz” olarak nitelendirilmiştir, çünkü “yakıt deposundan tekerleğe” kadar herhangi bir CO2 ya da diğer gaz veya parçacık salımı söz konusu değildir. Fakat burada üretilen piller için kullanılan elektriğin yarattığı salım dikkate alınmamaktadır. Gerçekçi bir analiz için “kaynaktan tekerleğe” doğru emisyon unsurlarının da dikkate alınması gerekmektedir. Teorik olarak, her bir enerji santrali ya da elektrik üretim kaynağı için ayrı ayrı ölçülmelidir. Çoğu vakada, bölge coğrafyası ya da ülke “enerji bileşimi” doğrultusunda hesaplanmaktadır.

“Kaynaktan-tekerleğe” analizinde, elektrikli taşıtlar, karbon emisyonu bağlamında, benzin ve dizel ile çalışan taşıtlara göre neredeyse her örnekte üstün gelmektedir. Geleneksel yanmalı motorlar, salım değerleri açısından, sadece elektrikli taşıtların enerjileri kömürden üretildiğinde öne geçebilmektedir. Yaygın elektrik kaynağı olan nükleer ve hidroelektrik santraller sayesinde, özellikle Fransa ve Norveç’teki elektrikli taşıtlar çevre dostu olabilirken, Birleşik Devletler ve Çin’de halen uygun enerji kaynakları kullanılmamaktadır. Gelecekte, COP21’i imzalayan ülkeler tarafından taahhüt edildiği şekilde, karbon salımı olmadan gerçekleştirilen elektrik üretimi sayesinde, elektrik üretimi yenilenebilir kaynaklara yöneldikçe, elektrikli taşıtların avantajı daha da artacaktır.

Yol taşımacılığı (otomobil ve ağır vasıta), dünyadaki sera gazı salımının yüzde 17’sini üretiyor. Enerji üretimi ve sanayiden sonraki en yüksek üçüncü salım kaynağıdır. Bu doğrultuda, yol taşımacılığının çevre üzerine etkileri, sadece küresel değil, aynı zamanda bölgesel düzeyde de oldukça belirgindir.

Kullanım ömrü

Gerçek bir küresel değerlendirme, elektrikli taşıtların kullanım ömrünü ve bu taşıtlarda kullanılan pilleri de kapsayan bir analiz gerektirmektedir. Analiz sonuçlarına göre ömrünü tamamlayan taşıtların ve bu taşıtlarda kullanılan pillerin atık yönetimine kadar olan süreci dikkate alınarak gerekli tespitler ve yöntemler ortaya konulabilir. Ricardo şirketi tarafından hazırlanan raporda benzinle çalışan bir otomobilin ‘’ortalama’’ emisyonunun 5,6 ton karbon olduğu belirtilirken, elektrikli bir taşıtta bu rakamın 8,8 ton olduğu ifade edilmektedir ki; bunun yarısı sadece pil üretimi ile ilişkilidir. Fakat aynı raporda, kullanım ömrü süresince, elektrikli taşıtların benzin ile çalışan araçların yüzde 80’i kadar emisyona sahip olduğu belirtilmektedir.

Pillerin etkisi

İlk olarak, gelişmekte olan ülkelerde pil üretiminin lityum, kobalt, nikel ya da manganez içermesi nedeniyle çevresel olarak bazı olumsuz etkilere neden olmaktadır. Bu nedenle, üretimin sürdürülebilir gelişme gerekliliklerine paralel olarak arttırılması gerekmektedir. Bu, Asya bölgesinde gerçekleşen hücre aktarımı ve pil üretimi için de geçerlidir.

Hareket etmediği zaman da faydalı olan taşıt

Çevreci bakış açısına göre elektrikli taşıtlar hareket etmedikleri zaman da kullanışlı olabilmektedir. Özel araçlar, kullanılmadıkları zaman büyük çoğunlukla park halinde beklemektedirler. Taşıt, “akıllı şebeke” sistemi olarak adlandırılan şebekeye bağlı olduğunda, enerji talebinin en üst seviyeye çıktığı zamanlarda pillerin içerisindeki elektrik, elektrik ağındaki dalgalanmaların giderilmesini sağlayarak faydalı olabilmektedir. Aynı piller, doğası gereği kesintili olarak üretilen ve istenildiği zaman kullanılamayan yenilenebilir enerji üretimini saklamak için de kullanılabilir. Ağ ve pil arasındaki bu iki yollu alışveriş ile ikinci bir kullanım ömrü sağlanabilir. İlk başlangıçtaki kapasitelerinin büyük kısmını kaybettikten sonra bu piller, elektrikli taşıtlardan sökülebilir ve binalara monte edilerek, şebekeyi desteklemeye devam edebilir.

Kirletici maddeler olmadığında sağlanan yerel faydalar

Her ne kadar karbon değerlendirmeleri her zaman pozitif sonuçlar ortaya çıkarmasa da, elektrikli taşıtların yerel olarak sağladığı faydalar tartışmasızdır. Yanma olmadan emisyon da olmayacaktır. Egzoz borusu olmadan herhangi bir salım da olmayacaktır. Elektrikli taşıtlar herhangi bir nitrojen oksit, uçucu organik bileşen, parçacık ya da diğer zararlı gaz salımı yapmazlar. Tekerlekler ve frenler yollarda bazı atık maddeler ve parçacıklar bıraksa da elektrikli taşıtların motor freni ve enerji dönüşüm sistemleri bu kirliğe sebep olacak atıkları ve emisyonları en az seviyede tutmaktadır.

Şehirde yaşayanların ciğerleri için büyük faydalar sağlanacaktır. Aynı şey kulaklar için de söylenebilir. Elektrikli taşıtlar neredeyse hiç ses kirliliği üretmemektedir. Sadece yolda dönen tekerleklerin sesi ve hava hareketlerinin sesi duyulmaktadır. İlerleyen bölümlerde de göreceğimiz gibi, bu gerekli unsurlar “Cetelem Gözlemevi Anketi”ne katılanların gözünden kaçmamış, katılımcıların yüzde 90’ı elektrikli araçların sessiz olduğunu ve şehirleri kirletmediğini belirtmiştir.

ELEKTRİKLİ TAŞITLARIN KARŞILAŞTIRMALI EKONOMİK PERFORMANSLARI

Farklı enerji çözümlerinin toplam maliyetlerini karşılaştırmak kolay değildir (Şek. 4). Pek çok parametre dikkate alınmaktadır: Taşıtın satın alma maliyeti (vergi dahil), bakım maliyetleri, yakıt ya da elektrik kullanım giderleri, yıpranma ve ikinci el satış değeri vb. Halen göreceli olarak yeni ve piyasada nadir bulunan bir ürün için, örneğin elektrikli taşıtlar için, gelecekteki değeri ve ikinci el değeri sadece tahmini olarak belirlenebilmektedir. Karşılaştırmalı çalışmaların pek çoğu, elektrikli taşıtların (örneğin satın alma maliyeti + kullanım maliyeti) maliyetinin yakıtla çalışan motorlu taşıtlara kıyasla yüksek olduğunu gösterse de, aradaki bu fark hızla azalmaktadır. Avrupa Tüketici Örgütü yakıt ile çalışan Opel Astra ile tamamen elektrikle çalışan Nissan LEAF modelinin kıyaslandığı çalışmasında, 2015’te ikinci aracın toplam maliyetinin diğerine göre yüzde 8 daha fazla olduğunu tespit etmiştir. Bu rakam 2020’de yüzde 4, 2025’te yüzde 1,5, ve 2030 yılında ise sadece yüzde 0,5 olacaktır.

Petrol yatlarındaki ve vergilerindeki değişimler kadar, pillerin yatlarındaki düşüş ki bu maliyet elektrikli taşıtların yatının yarısını oluşturmaktadır, bu yakınsamanın kesin olarak ne oranda gerçekleşeceğini belirleyecektir. Açıkça görülmektedir ki; bu sonuçlar kullanıcıya göre detaylandırılması gerektirmektedir. Özellikle de yıllık kat edilen yol mesafesi önem kazanmaktadır. Kat edilen yol mesafesi yükseldikçe satın alım sırasında ödenen ek maliyet sürücüler için teşvik edici olacak ve bu maliyet süspanse edilecektir.

Bir taşıt alırken karşılaşılan ve devam eden bu yat farklılıklarını gidermek ve bir elektrikli taşıtın ve pilinin kalan diğer maliyetleri ile ilgili belirsizlikleri gidermek için, satın alma ya da almama opsiyonu ile birlikte uzun dönemli kiralama sözleşmeleri, geleneksel olarak devam eden taşıt satın alma yöntemlerine müthiş bir alternatif oluşturacaktır. Bu yatırımlar zaman içerisinde karşılanacaktır, bakım maliyetleri zaten önceden bilinmektedir ve distribütörler sözleşmeye bağlı olarak elektrikli taşıtın kalan değerinden sorumlu olacaklardır.

Şarj etme zamanı

Elektrikli taşıtların pillerinin sürekli olarak şarj edilmesi gerektiği için, şarj noktalarına rahat erişimin olması bir avantajdır. Müstakil evde yaşayan bir kişi için şarj cihazını tesis etmek ve taşıtı gece şarj etmek daha kolaydır. Apartman dairesinde yaşayan bir kişi için şebeke bağlantısı olan bir parka sahip olmak, tercih unsuru olabilir. Eğer böyle bir imkân yok ise düzenleyici bir yapı ile bu durum kolaylaştırılabilir. Bir diğer seçenek ise pilin işyerinde şarj edilmesi. Burada uygun düzenleme ve vergilendirme ile kurumsal alanlarda şarj noktaları kurulumunun hızlandırılması sağlanabilir. Evde ya da işyerinde şarj birimine erişimin olması günlük ihtiyaçların karşılanması için yeterli olmayacaktır.o Özellikle pilin biteceğinden korkan müşteriyi rahatlatmak gerekmektedir. Mümkün olan azami sürüş mesafesi ve bitmiş bir pilin dolu bir pille değiştirilmesinin mümkün olmadığı mevcut koşullarda, yol üstü şarj ağları kurularak elektrikli araç almaktan çekinen kişilere ve her tür seyahat için tek bir araca ihtiyaç duyan sürücülere güvence verilmiş olacaktır. Bundan sonrası ise bu tür bir alt yapının ne tür özellikler gerektireceği ile ilgilidir. İdeal olarak hızlı ve dolayısıyla daha pahalı olan şarj istasyonlarının özellikle otoyollar üzerinde bulunması gerekecektir. Burada bilindik “tavuk ve yumurta” problemi ile karşılaşılacaktır. Şarj istasyonları sadece yeterli sayıda elektrikli taşıt tarafından kullanıldığında kârlı olacaktır. Fakat yeterli sayıda elektrikli taşıt olması için yollarda yeterli miktarda şarj istasyonunun bulunması gerekmektedir... Kamu kurumları bu noktada otoyol işletmecileri ve enerji tedarikçileri ile birlikte bazı riskleri alarak maliyetleri üstlenmelidirler. 2016’da kamusal şarj noktalarının sayısı, yollardaki elektrikli taşıt sayısının artışı ile eş oranda artmıştır. Elektrikli taşıtların büyük çoğunluğu özel yollarla şarj edilmektedir.

e-Mobilite sistemlerinin kolaylaştırılması

Uzmanlar, elektrikli taşıtların yoğun olarak kullanılmaları durumunda ekonomik ve çevresel olarak daha cazip olacakları konusunda kir birliğine varmışlardır. Bir şehirde malları teslim ederken son kilometrenin hesabını yapıyoruz, bu hem paylaşımlı şirket lo araçları için hem de paylaşımlı mobilite hizmetleri (paylaşımlı taşıt loları) için geçerli bir durumdur. Bu nedenle elektrikli taşıtların teşvik edilmesi ve geliştirilmesi için kamu politikalarının ulusal ve yerel seviyedeki şehir ve kent bağlantı noktalarıkoordinasyonu ve yapılandırılması gereklidir. Bir yandan, bu şekilde paylaşılan elektrikli taşıt sayısındaki artış ile pil üretim maliyetleri ölçek ekonomisi sayesinde daha da düşecektir. Diğer yandan, kamusal algının ve sürücülerin bu kre alışmalarına imkân vererek, ileride kişisel tercihlerini etkileyecektir.

Sürüş mesafesi artıyor, fakat bunun da bedeli var

Teknik ve pazarlama ile ilgili sorunlar, en az çevre ve sanayi sorunları kadar önemlidir. Müşterileri kazanmak adına elektrikli taşıt pazarının uygun sürüş mesafesine sahip ve olabildiğince hızlı bir şekilde şarj olan pilleri sunabilmesi gerekmektedir. Elektrikli taşıtlar, gündelik ihtiyaçlarımızın yüzde 90’ını karşılamasının yanı sıra sadece birkaç düzine kilometre ile sınırlı nadiren yapılan uzun seyahatler için de sürücülerin “gerçek” bir araçtan beklediği özellikleri sunmalıdırlar.

Kaynak: https://www.tebcetelem.com.tr/media/1352/observatory2019.pdf


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next