Autoshow Genel Yayın Yönetmeni Hırant Kasapoğlu Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Autoshow Genel Yayın Yönetmeni Hırant Kasapoğlu

Fırtınalı denizlerde gemiyi yüzdürmek deneyim kazandırıyor

10 şiddetinde bir fırtınada denizde geminizi yüzdürüp limana varabilirseniz, daha sonraki seferleriniz için müthiş bir deneyim kazanmış olursunuz. Krizlere bir de bu açıdan, fırsat, kazanım olarak bakalım.

Otomobil işi sanırım biraz, engin denizlerde büyük bir yük gemisini yönetmeye benziyor. Varılması gereken bir hedefiniz, yönünüz, rotanız, bir zaman planlamanız, geminizde taşıdığınız değerli yükler, kaybetmeyi asla göze alamayacağınız bir mürettebatınız ve de sizi güvenli limanlara ulaştıracak olan (ve yine asla kaybetmeyi göze alamayacağınız) bir geminiz var.

Şimdi yukarıdaki gemicilik terimlerini otomotiv terimleriyle sırasıyla değiştirelim, bu iki riskli iş kolunun birbirleriyle ne kadar benzeştiğini hep birlikte göreceğiz:

Engin denizler - Pazardaki rekabet ortamı

Yük gemisi – Otomobil ticareti

Geminin hedefi – Pazar payı

Yön – Kârlılık (Geminin burnu hep ileriye gitmeli, asla geri dönmemeli)

Rota – Marka imajını, kalite algısını ve hizmet kalitesini güçlendirmek

Rotanın zaman planı – Pazarlama takvimi

Değerli kargo – Stok maliyeti ve operasyonel giderleriniz

Mürettebat – Pazarlama ekibiniz, yetişmiş dağıtım şebekeniz ve büyük yatırımları olan bayileriniz

Şimdi denizcilikte de, otomobilcilikte de riskler olduğu malum (zaten riski düşük bir iş olmaz, olsa da kârlılık hedefi olmaz). Uygun şartlarda, yani sakin bir havada, fırtınasız, rüzgarsız, süt liman bir denizde hedefe zamanında ulaşabilirseniz, başarıya ulaşmış olursunuz, operasyonel olarak kâr da elde edersiniz. Buraya kadar her şey normal. Ama ya şartlar, sizin kontrolünüz dışında, beklenmedik biçimde, aniden değişirse. Siz kargonuzu yüklediniz, planınızı yaptınız, rotanızı çizdiniz, denize açıldınız, sabah bir uyandınız ki, hava patlamış, 10 kuvvetinde bir fırtına. Geri dönemezsiniz, yükümlülükleriniz var, kargoyu hedefe ulaştıracağınıza dair kontratınız var. Bunun dışında da büyük sorumlulukların yükü, mürettebatınız, geminiz, tüm bu kazanılmış değerlerin yükü sırtınızda. İşte böyle zorlu bir denizde, geminizi hedefe ulaştırmak zorundasınız. Belki çok stresli, yıpratıcı bir süreç ama her fırtına, bu geminin kaptanını daha deneyimli, daha korkusuz, daha başarılı bir yönetici haline getiriyor.

Denizcilik terimlerini tekrar otomotive uyarlayalım. Temsil ettiğiniz markanız için bir yıllık iş planı yaptınız, üreticiyle görüşmeler ve anlaşmalar yaptınız, 3-4 aylık siparişlerinizi geçtiniz, bayilerinize yine aynı şekilde tahsisatlara başladınız. Araçlar üretilmeye, fiktife girmeye, bayilere sevk edilmeye de başladı. Her şey planlandığı gibi, saatin çarkları gibi, tıkır tıkır işliyor. Birden sabah uyandınız, mevzuat değişmiş, vergiler değişmiş ya da pazar koşulları, tüketici güveni, her şey bir gecede değişmiş. Yataktan kalkar kalkmaz telefona sarılıp o an frene bassanız bile, 3-4 aylık mal üretim bandına girmiş, üretilip stoğa girecek, bundan kaçış yok. İşte böylesine çalkantılı ve fırtınalı bir denizde, yetişmiş eğitimli elemanını, yıllarca markaya bağlı kalmış sadık bayisini, temsil ettiği markasının imajını ve değerlerini koruyabilen, geleceğe yönelik yatırımlarda gaz kesmeyen, tam yol ileri yapıp limana ulaşabilen kaptan, deneyimli ve başarılı bir yönetici olarak anılacaktır.

2001 krizi otomotiv sektörümüze ve yöneticilerimize o kadar değerli bilgiler kattı ki, bundan sonra gelen küçük fırtınalar, sadece ilk krizde öğrendiklerimizi hatırlamamızı, hafızalarımızı tazelememizi ve aksiyonlarımızı daha erken almamızı sağladı. İnanıyorum ki, otomotiv sektörümüz 2001 döneminde, eğer 5 ölçeğindeki Katrina Kasırgası’nı atlattıysa, bundan sonra gelen daha düşük şiddetteki fırtınalara da dayanır. Artık bu riskleri en az hasarla atlatmasını biliyoruz çünkü.   


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next