Otomotiv sektörünün paydaş derneklerinin değerlendirmeleri Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

E. Ali Bilaloğlu

ODD Yönetim Kurulu Başkanı

“Pandemi bittiğinde, otomotiv sanayisi eski organize haline gelecektir”

“Pandeminin tüm olumsuz şartlarına rağmen iyi bir yılı geride bıraktığımızı söyleyebilirim. Dünyadaki gelişmelerin aksine, Türkiye'deki sıfır ve ikinci el araç piyasası ise 2020'de son yılların en hareketli dönemini yaşadı. Dünya genelinde pazarın, 2019’a oranla yüzde 20’lik bir daralma yaşayacağını tahmin ediyorum.”

Küresel otomotiv endüstrisi 2020’yi sizce nasıl kapatacak?

Koronavirüs salgını nedeniyle eşi benzeri görülmemiş bir yılı geride bıraktık. Tüm sektörlerde olduğu gibi otomotiv sektörü de etkilenmeye devam ediyor. Avrupa Otomotiv pazarı 2020 Ocak-Kasım döneminde yüzde 25 azaldı ve 12 milyon 663 bin adet seviyesinde gerçekleşti. 2019’un aynı döneminde 16 milyon 964 bin adet toplam satış gerçekleşmişti. Otomobil pazarı 2020 Ocak-Kasım döneminde 2019 yılı aynı dönemine göre yüzde 26 azaldı ve toplam 10 milyon 746 bin adet seviyesinde gerçekleşti. 2019 yılı aynı döneminde ise otomobil pazarı 14 milyon 544 bin adetti. Hafif ticari araç pazarı 2020 Ocak-Kasım döneminde yüzde 19 azaldı ve 1 milyon 614 bin adede düştü. 2019’un aynı döneminde 1 milyon 999 bin adet satış gerçekleşmişti. 2020 Kasım ayı sonunda Türkiye, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 72,5 artış ile Avrupa otomotiv satışları sıralamasında 6. ülke, yüzde 67,3 artış ile Avrupa otomobil satışları sıralamasında 6. ülke ve yüzde 92,8 artış ile Avrupa hafif ticari araç satışları sıralamasında 6. ülke olarak yer aldı.

Dünya ve Avrupa otomotiv pazarlarına baktığımızda; veriler global kaynaklardan açıklandığında 2020’nin yine bu oranda; Avrupa’da yüzde 25 seviyesinde bir daralmayla kapanacağı öngörülüyor. Aynı şekilde dünya genelinde de pazarın 2019’a oranla yüzde 20’lik bir daralma yaşayacağını tahmin ediyoruz. 

Türkiye otomotiv sektörü açısından yılı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Yılı, pandemi öncesi ve pandemi sonrası olmak üzere Mart 2020’den itibaren ikiye ayırmak gerekiyor. Sektör 2020’ye çok iyi başlamıştı. Ardından mart ayının ikinci yarısında itibaren uygulanmaya başlayan kısıtlamalar ve sokağa çıkma yasakları, talebi kısa bir süreliğine azalttı. Temmuzdan sonra tüketicinin ertelenen talebinin geri dönmesi ve toplu taşıma kullanımı yerine bireysel otomobil sahipliği tercihinin artması, talebi artırdı ve aylık bazda satış rekorlarını da beraberinde getirdi. Pandeminin tüm olumsuz şartlarına rağmen iyi bir yılı geride bıraktığımızı söyleyebilirim. Dünyadaki gelişmelerin aksine, Türkiye'deki sıfır ve ikinci el araç piyasası ise 2020'de son yılların en hareketli dönemini yaşadı. 2020’de Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, önceki yıla göre yüzde 61,3 artarak 772 bin 788 adet olarak gerçekleşti. Otomobil satışları, 2020’de geçen yıla göre yüzde 57,6 artarak 610 bin 109 adet olurken, hafif ticari araç pazarı da yüzde 77,2 artarak 162 bin 679 adede ulaştı. 

Otomotiv sektöründe uygulanan ÖTV-KDV desteklerinin sona ermesi otomotiv satışlarını sizce nasıl etkileyecek?

ÖTV ve KDV desteği 2019 yılı Haziran ayında sona erdi. Buradan bakınca 2020’de bunun etkisinin çok fazla hissedilmediğini söyleyebiliriz. 2020’de pazarın büyümesindeki en büyük etken, geçmiş iki yılda ertelenen talebin bu yıl pazara yansıması ve bir miktar da pandemi sebebiyle bireysel taşımaya yönelme oldu. 2021’de, devletimizin açıkladığı ekonomik hedefler ışığında, 2020’ye göre düşen pazarın azalacağını tahmin ediyorum. Türkiye jeopolitik konumu açısından zaten dalgalanmalara hassas bir ülkeydi. Son yıllarda dünyada büyük ekonomi sahibi ülkelerin de volatilitesi ciddi oranda arttı. Mecburen tüm ülkeler, bunların yansımasını hissedecek. Bu sebepten dolayı yıllık değerlendirmeler yerine beş yıllık ortalama rakamları ve bunların trendlerini değerlendirmek daha doğru olur.

“Sağlığı korumak” en büyük önceliğimiz olmalı”

Yeniden kapanma sürecinin yönetimi konusunda üyelerinize yönelik tavsiyeleriniz nelerdir?

Yönetim başta olmak üzere diğer konuların hepsinde sektörümüz profesyonelleri zaten oldukça donanımlı ve deneyimli. Benim, bu noktada tek bir tavsiyem var: Hem çalışanlar hem de müşteriler açısından sağlığı korumak özellikle bu dönemde, en büyük önceliğimiz olmalı, önlemlerimizi fazlasıyla almalıyız.

Yeniden başlayan kısıtlamaların, tedarik zinciri açısından otomotiv sektörüne olası etkileri neler olabilir?

2020’de pandemiden dolayı yaklaşık 3 ay üretim durdu. Üreticiler salgına hazırlıksız yakalandı, kimse böyle bir beklentiye göre program yapmamıştı. Otomotiv, çok kompleks ve komplike bir sektör. Bir otomobilin aşağı yukarı sadece yüzde 30’unu, marka kendisi üretiyor, yüzde 70’i yan sanayiden ve belki de dünyanın farklı yerlerinden getiriliyor. Global bir ekonomide, global bir dünyada, bir parça eksik olduğunda, o arabayı bitiremiyorsunuz. Dünyaya baktığınızda, pandeminin etkisi farklı bölgelerde, farklı zamanlarda ortaya çıktı. Otomotiv sektörü, Ocak 2020’den bu yana tüm üretim kapasitelerini global anlamda kullanabilme noktasına gelemedi. Çünkü bir bölge üretimi açarken diğer bölge kapatıyor. Yine de bugün, üreticiler pandeminin başındaki kadar hazırlıksız değil, bu nedenle otomobil arzında 2020’deki kadar sert bir düşüş beklenmiyor. Ancak ikinci dalga nedeniyle dünyanın bazı yerlerinde üretim halen tam kapasiteye dönebilmiş değil. İkinci dalganın süreçleri nasıl etkileyeceğini öngörmek, en azından şimdilik biraz zor. Aşı uygulamaları arttığında ve pandemi bittiğinde, otomotiv sanayisi yine eski organize haline gelecektir.

“Otomotiv sektörü olarak pek çok alanda somut önerilerimiz var: ÖTV sisteminin değiştirilip güncellenmesi, hurda teşvikinin sanayi politikası haline getirilmesi ve otomotive ilişkin bakanlıklar üstü bir makamın oluşturulması, bunlar arasında sıralanabilir.”

Otomotiv, Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olarak ülke ekonomisinde ciddi ölçüde katkı sunuyor. Bu kapsamda devletten destek ve teşvikler konusunda ne gibi beklentileriniz bulunuyor?

Otomotiv sektörü olarak pek çok alanda somut önerilerimiz var:

ÖTV sistemi değiştirilmeli: ÖTV sisteminin omurgası, çatısı ve yapısı yaklaşık 20-25 yıldır değişmedi. Oysa sektör çok değişti. Araçların motorları, motor teknolojileri çok yol aldı. Artık piyasada hibrit, gazlı, elektrikli otomobiller yer alıyor. Bunların hepsini göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’nin daha çağdaş bir vergi sistemine ihtiyacı olduğunu açıkça görebiliyoruz. Daha önce birçok kez önerilerimizi dile getirdik. ÖTV sistemini artık temelinden değiştirmenin, geleceğe, gelecek modellere ve teknolojilere hitap eden bir ÖTV sistemi geliştirmenin zamanı geldi. Bunun altyapısı, bürokratların, sektörden tüm paydaşların ve örgütlerin bir araya geleceği çalıştaylarda oluşturulabilir.

Hurda araçlar: Hurda araçların trafikten çıkarılma konusu da çok önemli. Hurda teşvikini sanayi politikası haline getirmemiz gerekiyor. Sektörü, “canlandırma “politikasından kurtarıp, sanayi ve çevre politikası içinde kapsamlı şekilde ele almamız gerekiyor. Vatandaşların, uzun vadede eski araçlarını bırakmaları teşvik edilmeli. 12 yıl önce üretilen bir aracın salgıladığı emisyon, bugün üretilen yaklaşık 13 araca bedel. Buradaki aktif güvenlik-pasif güvenlik konuları ise ayrı bir sorun. Bu araçların hızlı şekilde trafikten çıkarılması gerekiyor ki bahsetmiş olduğum çevre ve güvenlik konularında ülkemizi daha refah bir düzeye taşıyabilelim.

Otomotivden sorumlu bakanlıklar üstü bir makam: Bir devlet makamının sadece otomotivden sorumlu olmasını pek çok platformda dile getirdik. Otomotiv sektörü ve ekosistemi, çok boyutlu olduğundan farklı bakanlıkları ve alanları kapsıyor. Bu yüzden, her bakanlık her alanından sorumlu olduğu için alınan bir karar, diğer bakanlıklar veya sektörler için olumsuz durumlar yaratabiliyor. Bu yüzden önerimizi, buradan resmi olarak bir kere daha duyurmuş olayım. Belki sektöre bir danışman, belki bir Cumhurbaşkanı Danışmanı atanabilir. Tek görevi otomotiv sanayisi olacak bu danışmanın yanına 8-10 kişiden oluşan bir konsey kurulursa, sektörün gelişmesinin daha koordineli ve bilinçli şekilde sağlanabileceğini düşünüyorum. Bakanlıklar üstü bir bakışla tüm paydaşların avantajını gözeten bir makamın olması gerektiğini düşünüyoruz.

“Üretim üslerinde değişiklikler bekliyorum”

2021’e dair otomotiv sektörü ve piyasalara yönelik beklentilerinizi öğrenebilir miyiz?

Süreç sonrasında, yaşanan ekonomik hasarın toparlanması, şirketlerin öz sermayelerindeki kayıpların restorasyonu öncelik arz edecektir. Durumu otomotiv sektörü özeline indirgeyecek olursak, otomotiv üretiminin daha kompleks olmasından dolayı tedarik zincirinin dolması bir miktar vakit alacaktır. Eski üretim kapasitelerine ulaşabilmek, taleplere cevap verecek adetlerde üretim yapabilmek bir süre daha beklemeyi gerektirecektir. 

Pandemi dünyaya üretime sadece maliyet odaklı bakmamak gerektiğini gösterdi. Üretimi ucuz iş gücüne sahip ülkelere kaydırırsanız böyle bir ortamda tedarik zinciriniz bozulabiliyor. Geçmişte üretim kararı verilirken bu tarz risklere bakılmazdı. Dünyada üretim üslerinin yerlerinde değişiklikler olmasını bekliyorum. 

Türkiye’ye bakacak olursak 2021’in, 2020 gibi değişik bir yıl olacağını öngörüyoruz. Pandemide aşı ile birlikte birtakım rahatlamalar olabileceği gibi, tedarik zincirinin uluslararası olması nedeniyle 3. ve 4. dalgaların gelmesi ya da küresel ekonomik belirsizlikler de etkili olacaktır. Pazarın şu an için 700 bin bandında gerçekleşeceğini düşünüyorum.

Haydar Yenigün

Otomotiv Sanayii Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

“15 yıldır sektörel ihracat sıralamasında zirvedeyiz”

“2020’de 26 milyar dolar ihracat yapan sanayimiz, dış ticaret dengesine pozitif katkı sağlamayı sürdürdü. Sanayimiz, istihdamı koruyarak yatırımlarına ve Ar-Ge çalışmalarına hız kesmeden devam etti. 2020 zor ve olağanüstü koşullar dikkate alındığında başarılı geçen bir yıl oldu.”

Küresel otomotiv endüstrisi 2020’yi nasıl kapatacak?

2020 yılı pandemi etkisi ile birlikte, ikinci dünya savaşından bu yana küresel olarak yaşanan en ciddi ekonomik buhran olarak dünya tarihine geçti. Tüm dünya ile birlikte küresel otomotiv endüstrisine de etkisi önemli boyutlarda oldu. 2018 yılı itibarıyla küresel otomotiv sanayiinde kapasite kullanım oranı yüzde 70’in altına düşmeye başlamıştı. Pandemi etkisi ile bu oranın 2020’de tarihsel olarak en düşük seviye olan yüzde 51’e gerilediği öngörülüyor.

Küresel otomotiv pazarında LMC verilerine göre 2020’de yüzde 15’lik bir daralma yaşandığı tahmin ediliyor. Dünya genelinde bölgesel bazda pazar öngörüleri birbirinden farklılık gösteriyor. Örneğin, Avrupa Birliği’ndeki otomotiv üreticilerini temsil eden ACEA’nın 2020 yılı AB otomobil pazarı daralma öngörüsü yüzde 25 seviyesinde.

Türkiye otomotiv sektörü açısından 2020’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?

2020, bir önceki yıla göre ciddi oranda artan iç pazar ve ihraç pazarlarının olağan seyrine devam etmesiyle birlikte sanayimiz açısından oldukça iyi başlamıştı. Ancak salgınla beraber üretime ara vermek kaçınılmaz oldu. Mart ayında, sanayimizin aylık ortalama duruş süresi 6 gün olarak gerçekleşirken, Nisan ayında 18 güne ulaştı. Bu süreçte 14 üye firmamızın toplam 18 fabrikasından sadece biri üretim faaliyetlerine ara vermeden devam etti. Diğer üyelerimiz ise araç üretimlerine ara vermiş olsalar da sağlık ürünlerinin üretimini gerçekleştirerek ülkemizin salgınla mücadelesine destek sağladı. İşe dönüş 13 Nisan itibarıyla bazı üyelerimiz kademeli olarak; 11 Mayıs itibarıyla ise tüm üye firmalarımız üretime yeniden başladı.

Mart ve nisan aylarında sırasıyla yüzde 22 ve yüzde 91 daralan üretimimiz, mayıs ayında kademeli olarak artmaya başladı. Alınan önlemler ve özellikle en önemli ihraç pazarımız olan Avrupa’da talebin düşük seyretmesi ile üye firmalarımız ilk etapta yavaş ve kontrollü bir üretim modeli, ardından kademeli olarak artan bir üretim planlaması sürdürdü. Pandemi ile birlikte, hem fiziki mesafe gerekliliği hem talebin kademeli canlanması sebebi ile düşük seyreden kapasite kullanımı ve alınan birçok tedbirin etkisi ile yüksek maliyetli ve düşük verimlilik ile bir süre üretimimizi sürdürmek durumunda kaldık.

Bugün gelinen noktada küresel otomotiv üretimi 2020’de yüzde 16, ülkemizde ise yüzde 11 daraldı. Sektörel ihracat sıralamasında ise 15. yılda da ilk sıradaki yerimizi korumayı başardık. 2020’de 26 milyar dolar ihracat yapan sanayimiz, dış ticaret dengesine pozitif katkı sağlamayı sürdürdü. Sanayimiz, istihdamı koruyarak yatırımlarına ve Ar-Ge çalışmalarına hız kesmeden devam etti. 2020 zor ve olağanüstü koşullar dikkate alındığında başarılı geçen bir yıl oldu.

“Vergi sisteminin yeniden düzenlenmesi gerekecek”

Otomotiv sektöründe uygulanan ÖTV-KDV desteklerinin sona ermesi otomotiv sanayisini sizce nasıl etkileyecek?

Her zaman söylediğimiz gibi iç pazarın sürdürülebilir büyümesi ve öngörülebilirliği sektörün paydaşları için çok önemli. Dönemsel tedbirlerden ziyade stratejik bakış açısı ile uzun soluklu politikalar geliştirilmesi önem taşıyor. Örneğin, teknolojik gelişim ile birlikte değişen araç yapıları sebebiyle önümüzdeki dönemde vergi sistemi yapısının yeniden düzenlenmesi gerekliliği söz konusu olacaktır. Araç park yaşının gençleştirilmesi için kalıcı ve etkili bir hurda teşvik programının devreye alınması önemli. Ekonomik istikrarın oluşması ve uzun soluklu politikalar geliştirilmesi ile birlikte iç pazar sürdürülebilir büyüyen bir yapıya kavuşacaktır.

Yeniden başlayan kısıtlamaların, tedarik zinciri açısından otomotiv sanayicilerine olası etkileri neler olabilir? Öngörülerinizi ve bu konuda alınan önlemleri öğrenebilir miyiz?

Dünya genelindeki 3. dalga, mutasyon ve aşıya ilişkin gelişmelerini çok yakından takip ediyoruz. Yeniden başlayan kısıtlamalar tedarik zinciri açısında zorluklara neden olmasına rağmen pandeminin ilk döneminde kazanılan deneyimlerle süreci başarı ile yönettiğimizi söyleyebiliriz. Otomotiv sanayii olarak gelişmiş tedarik zinciri risk modellemesi, erken algılama yeteneği, ikame yönetimi konularında oldukça ileri seviyede yetkinliğe sahibiz. Pandemide tedarik zinciri stratejilerimizde yenilenmiş bir bakış açısı da geliştirdik. Nearshoring-onshoring yaklaşımlarının hız kazanması, tedarikçi çeşitliliği, bağlantılı tedarik zinciri, maliyetin yanı sıra esneklik yaklaşımı, alternatif tedarik ve satış kanallarının tanımlanması gibi alanlarda strateji ve yetkinlik geliştirme hususunda çalışmalarımız her daim devam ediyor.

“Sanayimizin teknoloji ihracatında öne çıkması bizi güçlendirir”

Bu dönemde, otomotiv sanayisinin dijitalleşme sürecine yönelik ne gibi gelişmeler öngörüyorsunuz?
Bu süreçte devletten destek ve teşvikler açısından beklentileriniz nelerdir?

Otomotiv yapısı gereği sürekli gelişim gerektiren bir sanayi kolu. Küresel rekabetin sert koşulları ve dönüşen tüketici beklentileri, otomotiv sanayiinin daha fazla teknoloji ve inovasyon yatırımı yapmasına neden oluyor. Bugün gelinen noktada, ürün ihracatının yanı sıra mühendislik ihracatı da gerçekleştiren sanayimizin, teknoloji ihracatında daha da öne çıkması gücümüze ivme kazandıracaktır. Dijital dönüşüm ve yatırımlarla iş süreçlerimize efektif maliyet ve zaman katkıları sağlıyor. Yeni teknoloji ve trendlerde de öncü olmak rekabet avantajı sağlayacaktır. Dijital dönüşüme paralel olarak yazılım ve elektrifikasyona ağırlık verilmesi de önemli. Burada kritik olan husus, tedarik sanayimizin bu dönüşüme ayak uydurarak teknoloji geliştirme yetkinliğini daha da kuvvetlendirmesi. Bu dönüşümü destekleyici nitelikteki tüm politikalar sanayimizin küresel rekabetçiliğinin sürdürülmesi ve yatırım çekiciliği açısından büyük önem taşımaktadır.

“Elektrifikasyona geçiş, beklenenden hızlı olabilir”

Otonom araçlar ve elektrifikasyon konusunda ülkemizdeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Küresel çevreci politikaların etkisiyle tüm dünyada elektrifikasyona geçişin beklenilenden de hızlı olacağına ilişkin raporlar var. Aralık 2019’da açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı bu dönüşüm için önemli bir örnek. OSD olarak bu gelişmeler doğrultusunda ülkemizin rekabetçiliğinin korunması ve geliştirilmesi için atılması gereken adımlar konusunda kamu yönetimimiz ile birlikte çalışmaya ve sanayimizin ortak pozisyonu doğrultusunda girişimlerde bulunmaya devam ediyoruz.

Elektrifikasyona geçişte birçok önemli faktör rol oynuyor.Altyapının gelişimi, satın alma gücünün gelişimi, teşvik mekanizmaları gibi birçok birleşenin etkisi önemli. Ülkemizde de bütüncül bir politika ile dönüşümün hız kazanmaması söz konusu olacaktır.

Otomotiv sanayiinin değişmeyen en önemli hedeflerinden biri ürünlerimizdeki yerli katkı oranını en yüksek seviyeye taşımak ve katma değeri yüksek üretim ile ülke ekonomisine katkıda bulunmak. Araç grubu bazında değişkenlik göstermekle birlikte şu an yerli katkı payı yüzde 80’e varan ürünlerimiz bulunuyor. Elektrifikasyon, otonom sürüş teknolojileri gibi dönüştürücü teknolojilerin etkisi ile araç yapılarının ciddi bir değişim içerisinde olduğu dikkate alındığında mevcut yerli katkı oranlarının gelecekte düşmesi riski ile karşı karşıyayız. Sanayimizin en kuvvetli yönlerinden biri, tartışmasız yetkin tedarik sanayimiz. Kritik teknolojinin yerlileştirilmesi için tedarik sanayimiz ile birlikte çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz.

Bu dönüşümde tedarik sanayiinde çok olumlu gelişmeleri memnuniyetle gözlemlemekteyiz ancak tedarik sanayimizin dönüşüm hızının önemli fırsat ve aynı zaman risk olarak kendisini gösterdiğini de göz ardı etmemeliyiz.

2021’e dair otomotiv sektörü ve piyasalara yönelik beklentilerinizi öğrenebilir miyiz?

Yapısı gereği faaliyetlerini uzun vadeli planlar üzerine inşa eden sanayimiz için 2021’in de oldukça zorlayıcı koşullar içerdiği şimdiden çok net. Buna rağmen birçok fırsatı da barındırıyor. Sosyal mesafe gerekliliği, sadece bireysel otomobil talebinin değil yolcu taşımacılığında kullanılan ticari araç grubunda da talebi arttırma potansiyeli içeriyor. Yeniden hız kazanan ticari faaliyetlerin devamının, ticari araç satışlarına olumlu etki sağlamasını umuyoruz. Tüm bunların yanı sıra, sosyal yaşamda oluşan değişimler tüketici davranışları ve tercihlerinde de ciddi değişikliklere yol açtı. Salgın dönemi ile birlikte e-ticaret ve diğer dijital servisler önem kazandı. Araçlarda yakıt tüketimini azaltıp verimliliği artıran teknolojilerin kullanımı her geçen gün daha da önem taşıyor. İnovatif, dijital ve teknolojik gelişmeler, Ar-Ge’den üretim süreçlerine kadar tüm otomotiv ekosistemini etkisi altına almaya devam edecek.

Bunlara ek olarak “European Green Deal” yani “Avrupa Yeşil Mutabakat”ı kapsamında sadece araçların değil tüm süreçlerde karbon azaltımını hedefliyor. Üretimimizin büyük bölümünün Avrupa Birliği’ne ihraç eden sanayimiz için tüm paydaşlar çalışmalarını bu çevreci standartlar konusunda da yoğunlaştırmak zorunluluğunda.

Pandemi süreci de otomotiv eko-sistemine yeni dinamikleri beraberinde getirdi. Pandemi tedarik süreçlerinde kesinti
ve yavaşlamalar yaşanmasına sebep olurken, bu durum da üreticilerin farklı alternatiflere yönlenmesine, değer zincirinin kısalması ve tedarikçi çeşitliliğinin artmasına sebep oldu. Güçlü tedarik sanayimizin ana sanayi firmalarının destekleriyle ihraç pazarlarda yeni fırsatlar yakalaması, rekabet gücümüzü artırmak için önemli bir fırsat alanı oluşturdu.

Murat Şahsuvaroğlu

OYDER Yönetim Kurulu Başkanı

“2020, hafızalarda ‘unutulmaz’ bir yıl olarak kalacak”

“Otomotiv sektörü, ülke ekonomisine verdiği olumlu katkı göz önünde bulundurularak dönemsel desteklerden ziyade kalıcı reformlarla desteklenmeli ve büyüyen pazarıyla yeni yatırımlar için cazibe merkezi haline gelmelidir. Bunun en etkin ve en hızlı yolu da kalıcı kuvvetli iç pazarı destekleyecek vergilendirme reformu olacaktır.”

Belirsizliklerle başlayıp ciddi bir duraklama geçiren küresel otomotiv endüstrisi 2020’yi nasıl kapatacak?

2020 yılı her açıdan oldukça sıkıntılı bir yıl olarak hafızalarımızda yer edecek. Daha önce hiçbirimizin tecrübe etmediği, ekonomik olarak sonuçlarını kestiremediği ve tüm sektörlere büyük bir etkisi olan “pandemi” kelimesiyle tanıştık. Otomotiv sektörü, dünyadaki arzı durduran, tedarik zincirini bozan, lojistik sıkıntılara yol açan bir büyük tsunami etkisi altına girdi.

Bu olumsuz şartlarla birlikte tüketicilerin toplu taşımadan uzaklaşarak bireysel araç sahipliği ve bireysel araç kullanma talebi de aslında bu dönemde arttı. Tüketiciler, kendi araçlarına sahip olarak daha sağlıklı bir ortamda seyahat etmeyi tercih ediyorlar.

Yıllar sonra bugünlere dönüp aktığımızda 2020’nin hafızalarımızda önemli bir yer tutacağına inanıyorum. Dalgalanmaların bol olduğu, belirsizlikleri çok olduğu ve yerelden ziyade global bir sorunla uğraştığımız bir yıl...

Türkiye otomotiv sektörü açısından yılı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünyadaki dalgalanmalar ve Covid-19 salgınının ülkemiz üzerindeki etkilerine paralel sektörümüz de tahmin edilmesi güç, hazırlıklı olunması zor bir yıl yaşadı. Ancak tüm Avrupa

ülkelerindeki pazar düşüşlerinin aksine, Türkiye olarak bu yıldan, avantajlı çıkmayı başararak 2019’a göre anlamlı bir büyüme yaşayacağız gibi görünüyor.

Yılın ilk üç ayını çok iyi bir talep seviyesi ve çok canlı bir pazar ile geçtikten sonra maalesef Covid-19 etkisi ile ikinci üç ayı daha yavaş atlatmak zorunda kaldık. Gerek araç bulunurluğundaki sıkıntılar gerekse de salgın önlemleri kapsamında yaşanan kapanmalar nedeniyle Haziran 2020’ye kadar sektörümüzde daralmalar yaşandı.

Yaz aylarıyla birlikte hem yeniden ticaretin hızlanması hem de ertelenen talebin canlı bir şekilde ortaya çıkması ile arka arkaya satış rekorları kırılan bir döneme girdik. Bu durumda, sağlayıcılar ve perakendeciler tarafında müşteri talebini karşılayacak stoğu bulmakta zorluklar yaşadık.

Bu dönemde hayatımıza giren ÖTV artışı ile birlikte pazardaki talebin düşmesini beklerken bu etkiyi eylül ve ekim satışlarında görmedik. Ancak kasım ayı ile birlikte etki yaşanmaya başladı ve son iki ay için iyimser tablo yeniden durağan seyir göstermeye başladı.

Otomotivde bu kadar fazla ve radikal değişim, herhalde yıllardır yaşanmamıştı. Bu nedenle 2020 Türkiye otomotiv sektörü için de unutulmaz bir yıl olarak hafızalarda yer edecektir

Otomotiv sektöründe uygulanan ÖTV-KDV desteklerinin sona ermesi otomotiv satışlarını nasıl etkileyecek?

Ülkemiz hem nüfus demografisi hem de büyüme potansiyeli ile pek çok Avrupa ülkesinden ayrışan bir özelliğe sahip. Biz, sahip olduğumuz potansiyel ile Avrupa’da ilk 5 içerisinde kalıcı olarak yer almaya aday bir büyük pazarız.

Ancak sektörün üzerindeki vergi yükü, beklenen sıçramayı yapmamıza engel olan en büyük faktör. Bu yükün yapısı gün geçtikçe karmaşıklaşıyor ve hacmi de artıyor. Vergi yükünün ve vergilendirme kriterlerinin, Avrupa ortalamasına çekilmesiyle beraber potansiyelimizi çok daha hızlı şekilde gerçekleştirebileceğimize inanıyorum.

Bence otomotiv sektörü, ülke ekonomisine verdiği olumlu katkı göz önünde bulundurularak dönemsel desteklerden ziyade kalıcı reformlarla desteklenmeli ve büyüyen pazarıyla yeni yatırımlar için cazibe merkezi haline gelmelidir. Bunun en etkin ve en hızlı yolu da kalıcı kuvvetli iç pazarı destekleyecek vergilendirme reformu olacaktır.

“Hafta sonları hizmet verememek büyük bir iş kaybına neden oluyor”

Yeniden başlayan kısıtlamaların, tedarik zinciri açısından otomotiv yetkili satıcılarına olası etkileri neler olabilir? Öngörülerinizi öğrenebilir miyiz?

Kısıtlamaların sadece yetkili satıcıları değil tüm toplumu olumsuz etkilediği kesin. Örneğin aralık ayı gibi otomotivin en yoğun satışlarının gerçekleştiği ayda hafta sonları hizmet verememek büyük bir iş kaybına neden oluyor. Resmî kurumlarda mesai saatleri düzenlemesi ile 16.00’da paydos verilmesi de araç alım işlemlerinin aksamasına neden olabiliyor.

Ancak sağlık hem de toplumsal sağlık söz konusu olunca, tüm tedbirlere harfiyen uyuyoruz. Pandemi etkisinin bir an önce ortadan kalkacağı, toplumsal ve bireysel olarak sağlıklı günlere yeniden kavuşacağımız günlerin özlemi ile elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

Son günlerde gelen çeşitli aşı haberleri ve hatta yeni tedavi yolları ile özlemle beklediğimiz günlerin çok uzak olmadığı inancını içimizde yaşıyoruz. Bu tür bir sıkıntıdan ancak el ele vererek ve hayatlarımızdan fedakârlık yaparak kurtulabileceğimize inanıyorum.

Yetkili satıcılar, yeniden kapanma sürecine dair hangi önlemleri aldılar? Bu konuda üyelerinize hangi tavsiyelerde bulunuyorsunuz?

Sağlık hepimiz için en önemli konu, bu nedenle toplumsal sağlığımıza hizmet eden her türlü tedbir ve kısıtlamaya tam riayet ediyoruz. Ayrıca hizmetlerimizin aksamaması ve acil yardım gibi hizmetlerin devamlılığı açısından da nöbet uygulamaları ile tedbirlerimizi alıyoruz.

Kısıtlamaların olmadığı, hafta içi çalışma dönemlerinde de hem müşterilerimizin hem çalışanlarımızın sağlığını korumak adına gerekli hijyen tedbirlerine azami özen gösteriyor, yakın teması engellemeye çalışıyoruz.

“Dijital satış kanalı kullanmayanlar önemli bir avantajı kaçırır”

Dijital satış kanallarına yönelik yeni beklentileriniz var mı?

Pandemi dönemi ile birlikte zaten “gelecek” olarak tanımladığımız dijitalleşme müthiş bir ivme kazandı ve geleneksel metotların yerini almaya başladı. Artık tüm yetkili satıcılar ve şirketlerimizde çalışan danışmanlar, dijital satış kanallarının önemini kavradı. Daha önce dönüşüm nasıl gerçekleşecek diye beklediğimiz pek çok konu hayatımıza hızla girerek, aslında kendi şartlarını bize dikte etti. Ben dijital satış kanallarının kullanımını da bu kapsamda değerlendiriyorum. Artık geleneksel satış yöntemlerinin yanına dijital satış kanalı gücünü ekleyemeyen yetkili satıcıların önemli bir avantajı kaçıracaklarını düşünüyorum.

“Sektörün üzerindeki vergi yükü, beklenen sıçramayı yapmamıza engel olan en büyük faktör. Vergi yükünün ve vergilendirme kriterlerinin Avrupa ortalamasına çekilmesiyle beraber potansiyelimizi çok daha hızlı şekilde gerçekleştirebileceğimize inanıyorum.”

“2021’in de 2020’ye benzer bir seyir izleyeceğini öngörüyorum”

2021’e dair beklentilerinizi öğrenebilir miyiz?

2021 yılı kapımızın ucuna kadar gelmiş olmasına rağmen gerek pandemi şartlarının devam etmesi gerekse de ekonomik etkilerinin çokluğu nedeniyle hala bir tahmin yapmakta zorlandığımızı itiraf etmem gerekiyor.

2020’de yaşadığımız ve her biri sektörü derinden etkileyen beklenmedik gelişmeler nedeniyle 2021’i daha temkinli yorumlamaya çalışıyoruz. Her şeye rağmen 2021’in de 2020’ye benzer bir seyir izleyeceğini ve hemen hemen aynı seviyelerde toplam satış rakamlarına ulaşacağımıza inanıyorum.

Otomotiv, ülke ekonomimiz için çok önemli bir sektör. Dış ticarete verdiği olumlu katkı, ihracatta başı çeken sektör olması ve üretim aracılığıyla yarattığı nitelikli istihdamla ülkemizin en gözde değeri. İlgili tüm derneklerin uyumlu iş birliği sayesinde en organize sektörlerden biri. Bu nedenle sektörümüzün önünün açık olduğu, zaman içinde karşımıza çıkabilecek her soruna akılcı çözümler üretebilecek enerjiye sahip olduğuna inanıyorum.

Alper Kanca

Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Yönetim Kurulu Başkanı

“Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan ‘Otomotiv için HAMLE’ teşvik paketini bekliyoruz”

“Otomotiv tedarik sanayi olarak yeni durumu iyi değerlendirmeli ve ihracatımızı pandemi sonrası için hazır hale getirmeliyiz. Devlet tarafından sağlanan teşviklerin doğru kullanılması, yeni projelerde sağlanacak hızlı/farklı teslim şekilleri ve depolama yöntemleriyle büyük avantaj yaratılabilir. Ayrıca kısa vadede yeni yatırımları çekmek için özellikle dijitalleşme, insan kaynağı ve yetkinlikler anlamında hazır olmalı, Ar-Ge faaliyetlerini artırmalıyız.”

“Türkiye otomotiv sektöründe, 2021’de yüzde 9 iyileşme bekliyoruz”

Belirsizliklerle başlayıp ciddi bir duraklama geçiren küresel otomotiv endüstrisi

2020’yi nasıl kapatacak?

Küresel pazarlar ile Avrupa pazarlarındaki güncel durumu değerlendirmek gerekirse son 4-5 yıldır küresel otomotiv endüstrisi 92 ile 97 milyon adet arasında bir üretim gerçekleştiriyordu. 2020’de bu rakamın yüzde 21 daralmayla 73,2 milyon adete düşeceğini tahmin ediyoruz. Bu aslında inanılmaz bir düşüş. Avrupa’da üretim adetleri son 5 yıllık ortalamalara bakıldığında 22 milyon adet seviyesindeydi. Bu sene Avrupa’daki üretimin 16 milyon adet seviyesinde tamamlanmasını bekliyoruz. Yani, dünyada yüzde 21, Avrupa’da ise yüzde 25’lik bir düşüş var. İkisi arasındaki farkın temel nedeni Çin. Çin’in üretim rakamları geçen yıla göre sürekli artış gösteriyor. Bu nedenle dünya biraz daha Avrupa’ya göre pozitif ayrışıyor. Bütün bunlara rağmen, 2021 yılı, 2020’ye göre bir miktar iyileşme yaşanacağını öngörsek dahi, 2019 rakamlarının altında kalacağımız bir yıl olacak. 2021’de dünyada yüzde 12’lik bir artışla 82 milyon adet, Avrupa’da ise yüzde 15’lik bir artışla 18,8 milyon adetlik araç üretimi olacağı öngörülüyor. Ülkemizde ise 2020’ye göre ortalama yüzde 9 iyileşme ve 1,4 milyon adet üretim seviyesi bekleniyor.

Türkiye otomotiv sektörü açısından 2020’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de 2018 ve 2019’daki araç üretimindeki düşüş 2020’de pandemi etkisiyle artarak devam etti. Pandemi döneminin ilk 3 ayında yani Mart-Mayıs döneminde tamamen bir çöküş yaşamıştık. Haziran ve temmuz aylarında toparlanma gösteren araç üretimi, Ağustos-Ekim 2020 arasında 2019’a göre daha yüksek gerçekleşti. Aralık ayında da üretim adetlerinin planlandığı şekilde gerçekleşeceğini ve 2020’yi 150 bin araç kayıp ile 1,3 milyon araç üretim seviyesinde kapatacağımızı düşünüyoruz. Eğer pandemi 2. dalga etkisi minimum seviyede ve kısa sürede atlatılırsa 2021’de üretimin 1,5 milyon araç seviyesinde gerçekleşeceğini söyleyebiliriz. Bütçelerimizi bu öngörüye göre yapacağız.

“Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ‘Otomotiv için HAMLE’ teşvik paketini bir an önce açıklamasını bekliyoruz.”

Tedarik zinciri açısından alınması gereken önlemler nelerdir? Bugün ve kısa vadeli gelecek için öngörülerinizi öğrenebilir miyiz?

Pandemi nedeniyle, Avrupa ve Amerika’da, yakın ülkelerden ve bölgelerden tedarik daha önemli hale geldi. Satınalma süreçlerinde, risk faktörü ve yakınlık da en az maliyet kadar önemli hale geldi. Üretimin sürekliliği açısından bakıldığında pandemiden en az etkilenen ülkelerden biri Türkiye. Bu nedenle fırsatları değerlendirebilecek ülkelerin başında yer alıyoruz. Ülkemiz, Uzak Doğu’dan yapılan tedarik için artık daha fazla öne çıkıyor. Otomotiv tedarik sanayi olarak bu yeni durumu iyi değerlendirmeli ve ihracatımızı pandemi sonrası için hazır hale getirmeliyiz. Üretim kapasitesi ve lojistik konularının pandemi sonrasında en fazla tartışılan konular olacağını düşünüyoruz. Devlet tarafından sağlanan teşviklerin doğru olarak kullanılması ve yeni projelerde sağlanacak olan hızlı, farklı teslim şekilleri ve depolama yöntemleri ile verilecek olan teklifler, büyük avantaj yaratılabilir. KTZ (Küresel Tedarik Zinciri) teşviki ile üretim de ihtiyaç duyulan makinalar, yazılım ya da danışmanlık için teşvik alınabilmektedir. Yurt dışı projelerinde kullanılmak üzere “Depo ve Elleçleme” teşviki alınarak rekabetçi bir avantaj sağlanabilir.

Yeni teknolojilere uyum otomotiv sektörü için en kritik konulardan biri. Bu konuda “HAMLE” teşvik paketinin yeni teknolojik ürünlerin geliştirilmesi ve üretimi için sektöre destek olacağını düşünüyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Otomotiv için HAMLE” teşvik paketini bir an önce açıklamasını bekliyoruz. 

 “Düşen üretim sebebiyle zora girsek de Ar-Ge ve dijitalleşmeye mutlaka yatırım yapmamız gerekiyor.”

Sektör, Covid-19’da hızlanan dijitalleşme sürecinden nasıl etkilendi?

Pandemi öncesinde Türk otomotiv sektörünün en büyük meselesini, değişen ve hızla hayatımıza giren “elektrikli araçlara ve otonom araçlarda kullanılan yeni teknolojilere uyum sağlamak” olarak görüyorduk. Pandemi, bu konuda çalışmalarımızı olumsuz etkiledi. Avrupa, Amerika, Çin ve Japonya, pandemi döneminde elektrikli ve otonom araç çalışmalarına ağırlık verirken biz daha çok pandeminin olumsuz etkilerinden korunmaya çalıştık. Yani yeni teknolojilere hazırlık anlamında biraz duraksadık. Bir taraftan yalın üretim ve dijital dönüşüm için üretim süreçlerimize, diğer taraftan Ar-Ge’ye yatırım yapmamız gerekiyor. Düşen üretim rakamları nedeniyle sıkıntı yaşayan sektörün bu alanlarda geleceğe yatırım yapmasının iyice zora girdiğini söyleyebiliriz.

“Ana sanayilerin daha aktif ve ortak çalışmaya açık olmaları gerekiyor”

TAYSAD olarak 2021’e dair beklentilerinizi ve planlarınızı öğrenebilir miyiz?

Önümüzdeki dönem için üç temel konuya odaklanıyoruz.

Yeni Teknolojiler: Üyelerimizi geleceğe taşıyacak adımları netleştiriyoruz ve tüm üyelerimizle bu alanda birçok faaliyetimiz olacak. Şirketlerin geleceğe yönelik teknoloji yol haritalarını oluşturup, altyapı ve insan kaynağını hazırlayarak yeni ürünler geliştirmesi ve üretmesini sağlamalıyız. Bu konuda Türkiye’de üretim yapan ana sanayi firmalarının özel çabasına ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteklerine ihtiyaç duyuyoruz. Ana Sanayi firmaları ile yeni teknolojik parçaları beraber geliştirmek istiyoruz. Bu, tek taraflı bir mesele değil. Ana sanayilerin daha aktif ve ortak çalışmaya açık olmaları gerekiyor.

• İhracat artışı: Sektör olarak bu yıl 32 milyar dolar ihracat hedeflemiştik ama pandemi nedeniyle bu rakam, yıl sonunda büyük ihtimalle 25 milyar dolar seviyesinde kalacak. Tedarik sanayi ihracatı ise öngörümüze göre 9 milyar dolar olacak. 2024’te otomotiv tedarik sanayi olarak 15 milyar dolar ihracat hedefimiz vardı. Bu hedefi hala koruyoruz. Bu hedefe ulaşabilmek için OİB ile beraber birçok faaliyet başlattık.

Rekabetçi tedarik sanayi: Bu kapsamda üyelerimizin yalın üretim konseptini tam uygular hale gelmesine, dijital dönüşüm için eksiklerin hızla giderilmesine ve çalışan yetiştirme konularına ağırlık vereceğiz. Ayrıca üyeler arasında ortak satın alma ve lojistik faaliyetleri ile maliyetleri düşürmeyi planlıyoruz.  

“Yatırımlarını çekebileceğimiz hedef ülkelere yönelik algı çalışması yapıyoruz”      

TAYSAD olarak, Türkiye’ye yatırım yapması muhtemel ülkelere yönelik önemli çalışmalar yapıyorsunuz. Bu çalışmaların sebepleri, içeriği ve hedeflerinden bahseder misiniz?

Pandeminin getirdiği belirsizlikler, firmaların yatırım kararlarında daha temkinli olmasına neden oluyor. Durum normale döndüğünde, yine üretim adetleri dünyada 95 milyon araç seviyelerine çıktığında, yatırım ihtiyacı da yeniden ortaya çıkacak. Nerede ve nasıl, daha ucuz ve kaliteli üretebileceğimize bakarak karar vereceğiz. Bu bakımdan, Türkiye’nin önünde bulunduğumuz coğrafyada rakibi yok diyebiliriz.

İki-üç yıl sonra bu veya benzer yatırım kararları yine tartışılacak. Türkiye’de yerleşik mevcut OEM’ler de araçlarını değiştirecekler. Türkiye’ye yeni modellerin gelmesi için biz hazır mıyız? Elektrikli araçlara yönelik teknoloji seviyemiz, yetkin insan kaynağımız, tedarik sanayinin gücü yeterli mi? Ülke olarak bunları düşünüp hazırlanmalıyız. Hükümetin de tedarikçilerin de ana sanayinin de konuya böyle yaklaşmasında fayda var. El ele vererek kısa vadede oluşacak yeni yatırım veya yeni model kararlarının lehimize olması için uygun ortamı hazırlamalıyız.

TAYSAD olarak bir gün işler düzelecek, bir gün yine büyük projeler konuşulacak diye düşünerek bu projelerin gelebilme ihtimali olan ülkelere yönelik bir algı çalışması yapıyor, “algı düzeltme” faaliyetinde bulunuyoruz. Şimdilik beş ülkede çalışıyoruz. İçlerinde Almanya, Fransa, İngiltere bulunuyor. Gelecek yıl, İtalya ve ABD de bu faaliyetleri yürüttüğümüz ülkeler arasında olacak.

Sosyal medyadan basın açıklamaları, gazete ve dergi röportajları gibi kapsamlı içerikleri barındıran büyük bir iletişim stratejisiyle hareket ediyoruz. Özellikle Almanya tarafında iyi çalışmalarımız bulunuyor. Bu çalışmalarla önümüzdeki birkaç yılı etkilemeyi düşünüyoruz. Bu ülkelerde, otomotiv sektöründeki ya da ekonomideki karar vericileri etkilemek, Türkiye’nin avantajlarını ve imkanlarını anlatmak istiyoruz.

İnan Ekici

TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı

“Bu dönemde öncelik, operasyonel verimlilik ve kaynakların doğru yönetiminde”

“Operasyonel araç kiralama sektörü 2020’nin ilk 9 ayında geçen yıl sonuna göre yüzde 10,4 küçüldü ve sektörün araç parkı büyüklüğü 249 bin 800 adede geriledi. Sektörümüz bu dönemde 5,6 milyar TL yatırım yaparak yaklaşık 29 bin adet yeni araç satın aldı. Operasyonel araç kiralama sektörünün yılı toplamda 9 milyar TL yatırım, 44 bin yeni araç alımı ve 245 bin adetlik araç parkı büyüklüğü ile kapatacağını tahmin ediyorum. Pandemi sebebiyle genel ekonomideki küçülme ve sonrasındaki büyüme trendinin uzun dönem araç kiralama sektörü için paralellik göstermesi bekleniyor.”

Küresel araç kiralama sektörü 2020’yi nasıl kapatacak?

Yeni normalin ulaşım tercihini bireysel araç kullanımı olarak niteleyebiliriz. Küresel araç kiralama toplam pazarına baktığımızda, ortalamada yüzde 5 artış trendiyle 2022’de 2019 seviyelerini yakalayacağını görüyoruz. Pandemi sebebiyle genel ekonomideki küçülme ve sonrasındaki büyüme trendinin uzun dönem araç kiralama sektörü için paralellik göstermesi bekleniyor. Filo ve ciro büyüklüğünün ise turizme bağlı olan kısa dönem araç kiralama işi kadar etkilenmeyeceğini öngörüyoruz. Zira, kısa dönem araç kiralamanın küresel turizm ve havayolu yolcu sayılarındaki trende paralel olarak 2019 seviyesine ancak 2023 itibarıyla ulaşacağı beklentisi ağırlık kazanıyor. Dünya araç paylaşım taleplerinin ise 2021 ortalarında eski trendine dönerek daha hızlı büyüyeceğini, teknolojiyi ve artan hijyen hassasiyetini iyi yöneten oyuncuların rekabette öne geçeceğini söyleyebiliriz. Bu yılın üçüncü çeyreği itibarıyla araç kiralama şirketlerinin finansallarında cirolarının yüzde 40-45 bandında geri kaldığını biliyoruz. Ayrıca uluslararası uçuşlar da eylül itibarıyla bir önceki yıla göre yüzde 72 geri kalmıştı. Yani uluslararası turizm ve seyahatlerin etkisini iç pazardaki iş fırsatları ile dengelemeye çalıştıklarını söyleyebiliriz. Küresel araç parkı adetlerine bakacak olursak, uzun dönem araç kiralama sektörü araç parkı 2019’a göre yüzde 3 artışla 17,7 milyon adette; kısa dönem araç kiralama sektörü araç parkı ise 2019’a göre yüzde 30 daralarak 5 milyon seviyelerinde bulunuyor. Bu 22,7 milyonluk toplam pazar adedinin, 2019 rakamı 24,1 milyondu, yani toplam pazarda geçen seneye göre yüzde 6 küçülme var.

Türkiye araç kiralama sektörü açısından yılı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kısa dönem araç kiralama sektörü için 2020’nin zorluklarla geçtiğini söylemek yanlış olmaz. Pandemi öncesi genel tabloya bakarsak, ülkemizde günlük araç kiralama sektöründe faaliyet gösteren kurumsal markalar, yıllık ortalamada 35 bin adet araç ile hizmet veriyordu. Yıllık yaklaşık 2 milyon 800 bin kiralama yapılırken, günlük araç kiralama sektörünün aktif büyüklüğü yaklaşık 4 milyar 375 milyon TL seviyesindeydi. Covid-19 pandemisinin önüne geçmek için Mart 2020’den itibaren uygulanmaya başlanan seyahat kısıtlamaları çerçevesinde havayolu taşımacılığı Nisan – Haziran döneminde neredeyse durma noktasına geldi. Bu dönemde günlük araç kiralama şirketlerinin havalimanı ofisleri doğal olarak çalışamadı. Sektörün yüksek sezon olarak tabir ettiği Temmuz - Ağustos aylarında ise geçen seneye göre yaklaşık yüzde 50’lere varan bir daralma söz konusu oldu. Bu daralmanın sebebi olarak büyük ölçüde yabancı müşterilerin pandemi sebebiyle ülkeye gelememesi, benzer şekilde yurt içi turizmindeki hareketliliğin düşmesi ve iş seyahatlerinin azalması sıralanabilir.

Havalimanı dışındaki şehir ofislerinin ise ağırlıklarının bir miktar arttığını gözlemledik. Bireylerin izole, hijyen standartları yüksek ve kontrollü ulaşım ihtiyacıyla yeni dünyada ulaşım tercihleri değişti. Şehir içi ulaşımda toplu taşımaya; şehirlerarası yolculuklarda ise uçak, tren ve otobüs taşımacılığına olan talebin belirli bir oranı bireysel ulaşıma kaydı. Araç kiralama ve araç paylaşımına olan talep bir miktar arttı.

Operasyonel araç kiralama sektörü 2020’nin ilk 9 ayında geçen yıl sonuna göre yüzde 10,4 küçüldü ve sektörün araç parkı büyüklüğü 249 bin 800 adede geriledi. Sektörümüz bu dönemde 5,6 milyar TL yatırım yaparak yaklaşık 29 bin adet yeni araç satın aldı. Operasyonel araç kiralama sektörünün yılı toplamda 9 milyar TL yatırım, 44 bin yeni araç alımı ve 245 bin adetlik araç parkı büyüklüğü ile kapatacağını tahmin ediyorum.

 “ÖTV’de bir düzenleme bekliyorduk ancak bazı segmentlerde yüzdesel artış, beklentimizin üzerinde gerçekleşti. Bu da aynı segmentlerde araç kiralama ve satın alma fiyatlarını zorlayıcı hale getirdi. Kiralamada talep yerli ve düşük segmentteki araçlara kaymaya başladı.”

Otomotiv sektöründe uygulanan ÖTV-KDV-Hurda indirimi desteklerinin sona ermesi bireysel ve filo kiralama sektörünü sizce nasıl etkileyecek?

Kur hareketleri, güncel olarak yükselme eğilimi gösteren kredi faiz oranları ve yeni ÖTV düzenlemesi, yeni araç edinme maliyetlerinde önemli artışlara neden oldu. ÖTV matrahı baremlerinde yapılan son değişiklik ise dengeleri değiştirdi. ÖTV baremlerinde bir düzenleme bekliyorduk, bununla birlikte bazı segmentlerde yüzdesel artış beklentimizin üzerinde gerçekleşti. Dolayısıyla da yine aynı segmentlerde araç kiralama ve satın alma fiyatlarını zorlayıcı bir hale getirdi. Kiralamada talebin yerli ve düşük segmentteki araçlara kaymakta olduğunu söyleyebiliriz.

Yeniden başlayan kısıtlamaların, tedarik zinciri açısından yaratacağı olası etkiler, kiralama sektörünü hareketlendirebilir mi? Öngörülerinizi öğrenebilir miyiz?

Sektörler arasındaki denge pek çok etkenle değişebilir. Tedarik zincirindeki kısıtlama kaynaklı olası aksamalar, kiralama sektörü açısından da problemler yaratacaktır. Olası negatif etki gündeme gelir ise sektörümüz açısından bir büyüme yaratması pek mümkün görünmüyor. Kiralama sektörü, otomotivin olası negatif trendlerinden beslenen bir sektör değil. Aksine otomotiv sektörünün performansı ile paralel bir trende sahip.

Gelecek yıllarda bence asıl önemli olan kaynak yönetimi. Covid-19 pandemisi ile birlikte verimlilik her zamankinden daha önemli hale geldi. Bu çerçevede, operasyonel kiralamanın önümüzdeki dönemde her ölçekten işletme için artan oranda tercih unsuru olacağını düşünüyorum. İşletmeler, faaliyetlerini sürdürmek için ihtiyaç duydukları araçları sahiplik eğilimine göre bugünden daha yüksek bir oranda kiralama yöntemiyle tedarik ederek, öz kaynaklarını ve kredi limitlerini ana faaliyetlerini geliştirmek için kullanacaklar.

“Sektör oyuncularının hijyen kurallarına gösterdiği uyum ve hassasiyetin de etkisiyle, araç kiralama sektörü büyüme çizgisini önümüzdeki dönemde de sürdürecektir.”

Covid-19 sürecinde e-ticaretin artması kiralama sektörünü ne şekilde ve nasıl etkiledi? Dijital kiralama eğilimine yönelik beklentileriniz nelerdir?

Her alanda olduğu gibi kiralama sektöründe de dijitalleşme hayatımızın güçlü bir parçası olarak devam ediyor. Bu dönem temastan kaçınmak için artan ya da iyileştirilen online platformlar aynı zamanda müşteriye yeni bir deneyim ve konfor alanı da sundu. Önümüzdeki dönemde e-ticaretin katlanarak artacağını, uzaktan çalışmanın daha da popüler hale geleceğini, şirket ofislerinin küçüleceğini, üretim ve tedarik yapılarının değişeceğini, yerel üretimin ve tedarikin destekleneceğini düşünüyorum.

Pandemi sonrası çalışma, seyahat ve ulaşım tercihlerimizin de eskisi gibi olmayacağını söyleyebiliriz. Mevcut durum, bireylerin sağlığını ve ekonomik refahlarını ciddi olarak etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bu nedenle bireylerin ulaşım tercihleri bu etkilenmeye paralel olarak değişti. Ulaşımın her tipinde ve aşamasında sağlık, dolayısıyla hijyen tedbirleri, çok önemli bir unsur haline geldi.

Bu gelişmeler ışığında araç kiralama dünyasının da bu değişime uyum sağladığını, teknoloji kullanımı ve dijitalleşmeye daha da hız verdiğini söyleyebiliriz. Pandemi öncesi yaşanmaya başlanan “sahiplik yerine kullanım” ana akımı önümüzdeki dönemde daha da artacaktır. Bireyler ve kurumlar,  ihtiyaçları kadar kullanma imkânı tanıyan modellere, dolayısıyla kiralamaya yönelecektir. Pandeminin bir sonucu olarak toplu taşımayı tercih etmeyen bireyler de ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak için ya özel araçlarını kullanacak ya da araç kiralamayı daha fazla tercih edecektir. Sektör oyuncularının hijyen kurallarına gösterdiği uyum ve hassasiyetin de etkisiyle araç kiralama sektörü büyüme çizgisini önümüzdeki dönemde de sürdürecektir.

“Pandeminin seyri belirleyici olacak”

2021’e dair beklentilerinizi öğrenebilir miyiz?

2021’de pandeminin seyri belirleyici olacak. Salgının kontrol altına alınarak hayatımızı bu düzeyde etkilemeyeceğini, ekonomilerin toparlanma sürecine gireceğini, ekonomik aktivitenin hızlanacağını, buna bağlı olarak verimlilik adına sunduğu avantajlardan ötürü operasyonel araç kiralamanın; hijyenik ve izole ulaşım sağlamasından ve seyahat etmeye olan özlem nedeniyle de kısa dönem araç kiralamanın tercih unsuru olacağını düşünüyorum.

Baran Çelik

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Yönetim Kurulu Başkanı

“2021’de Euro/Dolar paritesi avantaj sağlayabilir”

“İhracat açısından 2020’yi, hedeflediğimiz 25 milyar doların üzerinde bir rakamla kapatacağımızı düşünüyoruz. Ancak rakamlar toparlansa da yeni normal, pandemi öncesine kıyasla zorlu bir dönem olarak devam ediyor. 2021’nin ilk çeyreğinden sonra, salgın açısından, nispeten daha rahat bir döneme gireceğimizi umut ediyoruz.”

Küresel otomotiv endüstrisi açısından 2020’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pandemi nedeniyle her bakımdan zor geçen bir yılı geride bırakıyoruz. Covid-19 salgını nedeniyle ilkbahar aylarında dünya ticareti durma noktasına geldi. Özellikle pandeminin Çin’de etkili olduğu dönemde tedarik zincirlerinde ciddi aksamalar yaşandı. Bu süreçte belki de en olumsuz etkilenen sektörlerin başında otomotiv endüstrisi geldi. Yılın ilk yarısında rakamlar o kadar sert düştü ki haziran ayı ile birlikte başlayan toparlanmaya rağmen bu kayıpları telafi etmek mümkün olmadı. Bizim açımızdan en önemli pazar konumunda yer alan AB ülkelerinde Ocak-Ekim döneminde binek otomobillerde yüzde 27 pazar daralması yaşandı. Bu dönemde binek otomobiller pazarı İspanya’da yüzde 37, İtalya’da yüzde 31, Fransa’da yüzde 27, Almanya’da yüzde 23 daraldı. AB ticari araçlar pazarı da Ocak-Ekim döneminde yüzde 22 geriledi. AB’de yılın tamamında pazar daralmasının yüzde 25 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Rusya pazarı yüzde 10, ABD pazarı yüzde 16,5 daralma ile yılın son ayına giriyor. OICA verilerine göre, yılın ilk üç çeyreğinde dünya motorlu araçlar üretimi geçen yılın aynı döneminde göre 15 milyon adet daha az gerçekleşti. Dolayısıyla 2020 rakamları her bakımdan 2019’un hayli altında kalacak.

Türkiye, otomotiv ihracatı açısından nasıl bir yıl geçirdi?

Yılın ilk 11 ayında 22,75 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. Ekim ayında 2,9 milyar dolar ile aylık bazda bu yılın en yüksek, tarihimizin üçüncü en yüksek ihracat rakamına ulaştık. Kasım ayında da 2,7 milyar dolar ile iyi bir rakam yakaladık.

İlk 11 ayı ürün grupları bazında değerlendirdiğimizde; ana sanayinde ortalama ihracat düşüşünün yüzde 20’ler civarında olduğunu, tedarik endüstrisinde ise yüzde 14 olarak gerçekleştiğini görüyoruz. AB ülkeleri yüzde 75 ihracat payı ile ihracatımızdaki ağırlığını koruyor. AB’yi yüzde 6 pay ile Afrika Ülkeleri, yüzde 5,5 pay ile Ortadoğu Ülkeleri takip ediyor.

Ülkeler bazında da pandemi etkisiyle tüm önemli ihracat pazarlarımıza ihracat düşüşleri yaşandı. Yılın ilk 11 ayında Mısır, Ukrayna, Meksika, Suudi Arabistan, Brezilya gibi alternatif pazarlar öne çıktı: Mısır’a yüzde 34, Ukrayna’ya yüzde 5, Brezilya’ya yüzde 28 ihracat artışı sağladık. Meksika ve Suudi Arabistan’a da ihracat pandemiye rağmen geçen yılki seviyelerinde seyrediyor.

Ülkemiz otomotiv ihracatı, yıl sonunda hangi düzeye ulaşır?

Otomotiv endüstrisi olarak 2020’ye 32 milyar dolarlık ihracat hedefi ile başlamıştık. Ancak Covid-19 nedeniyle özellikle Mart-Nisan-Mayıs 2020’de çok ciddi ihracat düşüşleri yaşadık. Haziran ile birlikte toparlanma başlasa da ihracat hedefimizi 25 milyar dolar olarak revize ettik. Güncel gelişmeler ışığında yılı, hedeflediğimiz 25 milyar doların üzerinde bir rakam ile kapatacağımızı düşünüyoruz.

“Pandemi ile ilgili olumsuzluklar devam etse de otomotiv endüstrisi üretimi ve ihracatı bugün itibarıyla normal seyrinde devam ediyor.”

Yeniden başlayan kısıtlamaların, tedarik zinciri açısından otomotiv ihracatçılarına olası etkileri neler olabilir?

Kısıtlamalar özellikle AB ülkelerinde zaman zaman yeniden uygulamaya konuluyor. Almanya 10 Ocak 2021’e kadar yeni bir kapanma dönemine girdi. İtalya, Fransa, Birleşik Krallık da pandeminin seyrine göre çeşitli derecelerde kısıtlamalar uyguluyorlar. Ancak bunlar ilkbahar dönemindeki kadar sert önlemler değil. Dolayısıyla ihracatımız AB ülkelerine yönelik normal seyrinde devam ediyor.

Tedarik zinciri açısından ise Çin ve Asya ülkeleri önem taşıyor. Burada salgın AB ve ABD’deki kadar etkili değil. Bu nedenle ilkbahar döneminde yaşanan özellikle Çin kaynaklı tedarik zinciri sıkıntılarının bugün yaşandığını söyleyemeyiz.

Pandemi ile ilgili olumsuzluklar devam etse de otomotiv endüstrisi üretimi ve ihracatı bugün itibarıyla normal seyrinde devam ediyor. Türkiye otomotiv endüstrisinin ülkelerdeki talep doğrultusunda dönüşüme devam edeceğini düşünüyoruz. Öte yandan, geleneksel araç üretimindeki güçlü konumumuzu sürdüreceğimize inanıyoruz. Önümüzdeki yıllarda otomotiv endüstrimizin çok yönlü şekilde gelişmeye devam edeceğini ve farklı araç tiplerini, aksam ve parçaları aynı anda üretip, ihraç edeceğini düşünüyoruz. Bu da otomotiv endüstrimizin yoluna daha güçlü devam etmesini sağlayacaktır.

Üye firmalarınız, yeniden kapanma döneminde üretimi aksatmamak için ne gibi önlemler aldılar? Sizin bu konuda, üyelerinize tavsiyeleriniz nelerdir?

Haziran ayı ile birlikte hem AB pazarlarının yeniden açılması hem de ülkemizde üretimin başlaması ihracat rakamlarımızın da yeniden toparlanmasını sağladı. Özellikle Eylül ayından itibaren ihracat rakamlarımız çok yükseldi. Tabii firmalar üretime başlasalar da bunu ancak yeni düzenlemeler çerçevesinde yapabiliyorlar. Yani sosyal mesafe, maske ve koruyucu ekipman kullanımı, pozitif vakalarda karantina önlemleri gibi düzenlemeler üretim maliyetlerini artırıyor.

Kısaca rakamlar toparlansa da yeni normal, pandemi öncesine kıyasla zorlu bir dönem olarak devam ediyor. Firmalarımız, bunun bir süre daha bu şekilde devam edeceğini düşünerek hazırlıklarını yapmalı.

“2021’de hedefimiz 30 milyar dolarlık ihracat”

2021’e dair beklentilerinizi öğrenebilir miyiz?

Bu aydan itibaren aşı tedavilerinin başlamasıyla 2021’e yönelik umut ve beklentilerimiz de arttı. Pandemi açısından daha rahat bir döneme, 2021’nin ilk çeyreğinden sonra geçeceğimiz umudunu taşıyoruz.

AB pazarının 2021’de yüzde 15-20 aralığında büyümesi bekleniyor. Bu, bizim açımızdan çok önemli. Alternatif pazarlarda da bu yılki kayıpları gelecek yıl telafi etmeyi amaçlıyoruz. 2021’de Euro/Dolar paritesi kaynaklı, daha avantajlı durumda olacağımızı düşünüyoruz. Tüm bu faktörleri dikkate alarak 2021’de hedefimiz 30 milyar dolarlık bir ihracat rakamına ulaşmak. Böylece 2020 öncesindeki son üç yıldaki ihracat ortalamamızı yakalamayı hedefliyoruz. 


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next