Yıldız Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Mesut Güner Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Ar-Ge’yi ve inovasyonu kurum kültürü olarak benimsemek gerekiyor

Yıldız Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Mesut Güner, Ar-Ge ve inovasyon konusunda bugünü ve geleceği değerlendirdi. Otomotiv sektörüne ilişkin birçok projenin filizlendiği Yıldız Teknopark’taki gelişmeleri de paylaşan Güner, “Bilgi ekonomisinin yaşandığı bu çağda, işletmelerin varlıklarını sürdürmeleri ve rekabet edebilmeleri için Ar-Ge ve inovasyona önem verip, katma değeri yüksek çıktılar sağlamaları gerekiyor. Üniversite-sanayi iş birlikleri Türkiye’nin Ar-Ge kapasitesini geliştirilmesinde önemli rol oynuyor” diyor.

Ar-Ge ve inovasyon günümüz iş dünyasının kilit unsurlarından biri haline geldi. Siz inovasyonu nasıl tanımlıyorsunuz, Ar-Ge ile inovasyon arasında nasıl bir bağlantı var?

Ar-Ge ve inovasyon kavramları çoğunlukla birbirleri ile karıştırılıyor. Bu karışıklık nedeniyle, özellikle firmaların hangi kavrama öncelik vermeleri konusundaki tercihi de zorlaşabiliyor. Aslında Ar-Ge ve inovasyon ayrılmaz bir bütündür. Bunlar arasındaki farkı anlayabilmek için de önce bunların tanımlarını yapmamız gerekir:

OECD Oslo kılavuzunda inovasyonun tanımı, “Yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş, ürün (mal ya da hizmet), veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin; ya da iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır.” şeklinde yapıldığını görüyoruz. Bu durumda inovasyon denince, sadece “ürün” yenilikleri değil, “hizmet”, “süreç” ve “pazarlama” gibi alanlardaki yenilikler de akla geliyor.

OECD Frascati kılavuzunda ise Ar-Ge’nin tanımı, “insan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bu dağarcığın yeni uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalardır.” şeklinde verilmiştir. Bu durumda Ar-Ge, temel araştırmaları, uygulamalı araştırmaları ve deneysel çalışmaları içeren bütün faaliyetleri kapsar.

Bu tanımlardan, inovasyonun Ar-Ge çalışmalarını da içeren en kapsamlı kavram olduğu sonucu çıkarılabiliriz. Yani inovasyon kavramının Ar-Ge çalışmaları dışında yapılan her türlü yenilikleri de kapsadığı aşikârdır. Buradaki en önemli konu inovasyon ve Ar-Ge'nin birlikte sürdürülmesidir.

Ülkemizde Ar-Ge faaliyetlerine ne kadar çok kaynak ayrılırsa, ne kadar çok insan kaynağı yetiştirilirse, teknoloji ihraç oranımız da o denli artacaktır.  

Sizce bugün dünyada teknolojide önemli trendler nelerdir? Gelecekte bu trendlerin nasıl değişeceğini düşünüyorsunuz?

Dünyadaki en yeni ve gelişime en açık trend “Blok Zinciri, Nesnelerin İnterneti ve Yapay Zeka”dır. Endüstri 4.0 ile birlikte dijitalleşme her alanı kapsadı. Sistemler kendi arasında haberleşmeye ve öğrenmeye, kendini geliştirmeye başladı. Günümüzde neredeyse her bir nesnenin adında akıllı kelimesi geçiyor. İlk kez 1999 yılında başlayan nesnelerin interneti devrimi, şu anda kullandığımız hemen hemen her nesneye sıçramış durumda. Gelecekte daha çok otonom sistemler devrede olacak ve bu alanlarda da daha nitelikli insan kaynaklarına ihtiyaç duyulacaktır.

Ülkemizin Ar-Ge ve inovasyon anlamında küresel rekabette yol katedebilmesi için gerekli reformlar nelerdir? İnovasyonun, patent düzeyinde geliştirmelerin ülkemizde sayısının artması için sizce yapılması gerekenler neler?

Bilgi ekonomisinin yaşandığı bu çağda, işletmelerin varlıklarını sürdürmeleri ve rekabet edebilmeleri için Ar-Ge ve inovasyona önem verip, katma değeri yüksek çıktılar sağlamaları gerekiyor. Kuruluşların bu konuda cesaretlendirilmesi amacıyla, devletin teşvik ve destek mekanizmalarını sürdürmesi de şart. Diğer husus ise Ar-Ge’nin en önemli bileşeni olan nitelikli insan kaynağının oluşturulması. Böylece Ar-Ge faaliyetlerine ne kadar çok fon ayrılırsa, o konudaki faaliyetler de artacak, nitelikli insan kaynağının da bu faaliyetler içinde kalması sağlanacaktır.

Ülkeler arasında teknoloji transferinde en önemli yeri, lisanslama ve patent anlaşmaları kapsamakta olup, bunların sayısı ve ekonomik değeri bir gelişmişlik göstergesi olarak görülüyor. Ülkemizde patent sayısı son yıllarda artmasına rağmen, patentlerin birçoğu koruma amaçlı olup, lisanslanması ve ticarileşmesi için daha çok emek harcanması gerektiği düşüncesindeyim.

Türkiye’nin ve Türk sanayinin inovasyon kapasitesi nasıl yukarı çekilebilir?

Ürün ve süreçlerin geliştirilmesinde rekabet avantajı elde etmenin en önemli yolu inovatif olmaktan geçiyor. Bugün yapılan Ar-Ge faaliyetleri inovasyona dönüştürülemezse, ne yazık ki başarıdan söz etmek de mümkün değil. Bu köprüyü sağlamak da başarılı girişimcilikten geçiyor. Bugün teknoparklara bu konuda önemli görev düşüyor. Teknoparkların kurdukları kuluçka merkezleri sayesinde yenilikçi fikirler projeye ve ürüne dönüşüyor. Yıldız Teknopark Kuluçka Merkezimizde girişimcilere şirketleşme yolunda hukuki, mali ve patent konularında ihtiyaçları olan bütün danışmanlıklar ile ücretsiz altyapı hizmetleri, mentör’lük, eğitim, ulusal ve uluslararası fonlara yönlendirme, yatırımcı görüşmeleri sağlama, prototip atölyesi kullanımı gibi destekler sunarak yardımcı olurken, ülkemizin inovasyon kapasitesine de katkı sağlıyoruz. Ülkemizde Ar-Ge faaliyetlerine ne kadar çok kaynak ayrılırsa, ne kadar çok insan kaynağı yetiştirilirse, teknoloji ihraç oranımız da o denli artacaktır. 

Son olarak, üniversite-sanayi iş birliği yani üniversitelerde üretilen fikirlerin teknoloji transfer ofisleri vasıtasıyla sanayiye aktarılmasının da Türkiye’nin Ar-Ge kapasitesini geliştirilmesinde önemli rol oynadığını belirtmek isterim.

Otomotiv sektörü, otomasyon ve dijitalleşme süreçlerini en hızlı benimseyen ve hayata geçiren sektörlerin başında geliyor.

Otomotiv sektörünün daha inovatif olması için neler önerirsiniz, atılacak adımlar neler olmalı? Sektör için ne tür fırsatlar görüyorsunuz?

Otomotiv sektörü, otomasyon ve dijitalleşme süreçlerini en hızlı benimseyen ve hayata geçiren sektörlerin başında geliyor. Bu süreçlere ayak uydurmak için, Ar-Ge’yi ve inovasyonu kurum kültürü olarak benimsemek şart. Yakın bir gelecekte hayatımızın bir parçası olacak otonom araçlar için, hem üretim hem de otonom sürüş sağlayan teknolojik ürünlerin tasarımına şimdiden başlanmalı. Yeni üretim teknolojilerin geliştirilmesi ile işçilik ve malzeme maliyetlerinin azaltılması, sıfır kaza ve yakıt tasarrufu, geleneksel yöntemleri ciddi bir şekilde etkileyip yok olmalarına neden olacaktır. Bu nedenle, hızlı teknolojik dönüşümlerin bir an önce hayata geçirilmesi kritik önem taşıyor. Günün sonunda otomotiv sektöründeki rekabetin gücünü, maliyeti ve teknolojiyi doğrudan etkileyen inovasyon ile Ar-Ge’nin gücü belirlemektedir.

Dünyada otomotiv sektörünün Ar-Ge ve inovasyon performansı konusunda neler söylemek istersiniz?

Otomotiv sektörü, dünyada otomasyon ve ilaç sektörünün ardından, Ar-Ge yatırımlarının büyük kısmını bünyesinde toplayan, Endüstri 4.0 süreçlerini hızlı bir şekilde benimseyip uygulayan çok önemli bir sektör. Sektörün dünya pazarındaki yükselişini sürekli sürdürmesi de bunların kanıtı niteliğinde. Enerji sistemindeki değişiklikler, yakıt verimliliğinin artırılması, karbondioksit salınımının azaltılması, otonom sürüş kabiliyeti hususlarında otomotiv şirketleri daima bir yarış içinde. Bu tatlı rekabet ortamı, gelişimi ve büyümeyi olumlu şekilde etkiliyor.

Ar-Ge ve inovasyon yalnızca ürün için değil, satış sonrası hizmet için de kullanılmalı. Yedek parça ve servis, aracın yıpranma sürecinde önemli bir husus. Tüketicinin bu konudaki istek ve beklentilerine göre şekillenen şirketlerin uzun vadede daha çok gelişeceğine inanıyorum.

Yıldız Teknik Üniversitesi teknoparkında otomotiv sektörüne ilişkin yapılan çalışmalardan bahseder misiniz? Teknokent ve teknoparklarda otomotiv sektörü için fırsat olabilecek unsurlar nelerdir?

Öncelikle sizlere Yıldız Teknopark’tan bahsetmek isterim. 2009 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü’nde kurulan ve sürdürülebilir gelişim ilkesi doğrultusunda büyümeye devam eden Yıldız Teknopark, 2014 yılı sonunda faaliyete başlayan 23 bin 500 metrekarelik İkitelli Yerleşkesi’nin de hizmete girmesiyle bugün 148 bin metrekarelik alanda hizmet veriyor.

Yıldız Teknopark, yazılım, bilişim ve iletişim teknolojileri, otomotiv, telekomünikasyon, elektronik, ilaç, makine ve teçhizat imalatı, kimya, havacılık, enerji, savunma sanayi, inşaat ve gıda gibi birçok sektörde Ar-Ge çalışmalarını yürüten 280’i Ar-Ge, 102’si kuluçka olmak üzere toplam 382 firmaya ve 7 binden fazla kalifiye Ar-Ge personeline ev sahipliği yapıyor.

Sağlanan mekânsal, finansal ve sosyal olanakların başarı üzerindeki tartışılmaz rolünün yanında, Yıldız Teknoparkımızın üretken ve verimli ortamının tüm firmalarımızı motive ettiğine inanıyorum. Böyle bir ortamda yapılan Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarının sonunda, Yıldız Teknopark’ta otomotiv sektörüne ilişkin birçok yenilik ortaya çıkmakta.

Firmalarımızın yaptığı birkaç projeden bahsedecek olursam; Elektrikli Binek Otomobil Üretimi, İçten Yanmalı Motorlarda Uyarlamalı Piston Hız Kontrol Teknolojisi, Elektrikli Binek Otomobiller İçin Kabuk Ve Kabin Şasi Geliştirme Projesi, Antiçizik Özellikli Fonksiyonel Polipropilen Kompaund Malzemesi Üretimi, Otomotiv İç Parçalarına Yönelik Çizilmeye Dayanımlı Mekanik ve Isıl Özellikleri İyileştirilmiş Polimer Karışımların Geliştirilmesi, Otomotiv Sektörü Satış Sonrası Hizmetler Satış Takip Yazılımı, Dizel Motorların CNG (Doğalgaz)-Motorin Çift Yakıtına Dönüştürülmesi, Elektrikli Araçların Akıllı Kablosuz Şarj İstasyonu, Otomotiv Sektöründe Süper Hafif Uygulamalara Yönelik Panel Geliştirilmesi gibi birçok önemli projelere sahibiz. 

“Türkiye’nin Teknoloji Üssü” sloganıyla devam ettiğimiz yolculuğumuzda, Yıldız Teknopark’ın imkânlarından faydalanarak, teknolojimizi ve ülkemizi daha ileriye götürmek amacıyla, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren daha fazla şirket ile iş birlikleri kurma arzusunu taşıyoruz.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next