QNB Finans Yatırım Baş Ekonomisti Burak Kanlı Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

QNB Döviz kurları, faizler ve piyasaların seyri ne yönde ilerleyecek? 2017 nasıl geçti, 2018’de Türkiye ve dünya ekonomisini neler bekliyor? QNB Finans Yatırım Baş Ekonomisti Burak Kanlı, “Önümüzdeki dönemde enflasyon, iktisadi talepteki yavaşlama ve baz etkileri sayesinde düşüş eğilimine girecek. Türkiye 2017’de kusursuz bir fırtınadan hızlıca çıkmayı başardı” diyor.

Türkiye’nin mevcut ekonomik tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Türkiye ekonomisi, 2016’nın ikinci yarısında birçok olumsuzluğun bir araya gelerek oluşturduğu “kusursuz bir fırtınadan” 2017’de beklentilerin ötesinde bir hızda çıktı. Bunda başlıca etkenler kamunun uygulamaya koyduğu tam kapsamlı destek paketi, güçlü ihracat, toparlanan turizm ve yıl boyunca iştahını koruyan sermaye girişleriydi. İktisadi faaliyet 2017’de öyle güçlüydü ki yıllık ekonomik büyüme oranının yüzde 7 civarlarında açıklanması olası fakat büyümenin istihdama yansıması göreli olarak sınırlı kaldı. Bu hızlı toparlanmanın yan etkilerini ise yükselen enflasyon ve faizlerde görüyoruz.

2018’de Türkiye ekonomisini neler bekliyor? Ekonomimizi bekleyen başlıca riskler neler olacak?

2017’de ekonomideki güçlü seyrin önümüzdeki yıl da sürdürülebileceğini sanmıyorum. Son dönemde TL’deki değer kaybı ve yükselen faizler yılın ilk yarısında talebi kısıtlayıcı etki yapacaktır. Bu çerçevede büyüme oranında yüzde 4,5 civarına bir düşüş olası ve hatta normal. Bu beklentimle uyumlu olarak enflasyonda da aşağı yönlü bir eğilim bekliyorum. Ancak gıda enflasyonunda sıra dışı sert bir düşüş olmaması halinde, 2018’de enflasyonun yüzde 9’un altına inmesi zor görünüyor. Ekonomik görünümde 2018’in sürprizi ise yavaşlayan iç talep, 2017’de 15 milyar doları geçen altın ithalatındaki normalleşme ve artmaya devam eden ihracatımız ile birlikte cari dengemizde görülecek iyileşme olacaktır. Ekonomik görünüme dair ise kamu dengesi yakın dönemde hiç olmadığı kadar önem taşıyor. Zira 2017’de kamunun artan borçlanma ihtiyacı ile yatırımcılar gözlerini bu alana çevirdiler. Mali disiplinde kararlılıkla atılacak adımlar bize daha düşük faiz ve düşük ülke risk primi olarak fayda sağlayacaktır.

Bu süreçte, Türkiye ekonomisi üzerindeki risklerin iki kanaldan gelebileceğini düşünüyorum. İlk kanal, son dönemde piyasaları sıklıkla etkileyen jeopolitik alan ve dış ilişkilerimizin seyri olacaktır. Diğer ülkeler ile ilişkilerimiz ve Suriye/Irak konularındaki gelişmeler, ekonomiyi ve finansal piyasaları olumlu veya olumsuz yönde etkileme potansiyeli taşıyor. İkinci kanal ise küresel sermaye akımlarındaki ani değişimler. 2016 ve 2017 yıllarında gelişmekte olan ekonomilerde yoğun sermaye girişleri yaşandı; çok olumlu bir dönemdi. 2018’de sermaye akımlarının göreli olarak daha yavaş ve daha seçici biçimde devam edeceğini düşünsem de bu senaryonun üzerinde riskler mevcut. ABD’de uzunca bir süredir düşük seyreden enflasyonun yukarı yönlü sürprizler yapmaya başlaması bu risklerin başında geliyor. Böyle bir durumda piyasada ABD para politikasına dair bir kafa karışıklığı oluşabilir ve bu da sermaye akımlarında ve piyasalarda belirsizliğe yol açabilir. Özetlemek gerekirse, ABD’de faizleri yukarı itebilecek iktisadi faaliyete ve/veya enflasyona dair unsurlar Türkiye ekonomisinin seyri üzerinde kritik öneme sahip olacak.

Döviz kurlarında başlayan hareketliliğin 2018’de devam etmesini bekliyor musunuz?

2018’de kurda son çeyrekte gözlenen sert yükselişin, TCMB’nin faiz artırımıyla birlikte yerini dalgalı bir seyre bırakmasını bekliyorum. Önümüzdeki dönemde enflasyon, iktisadi talepteki yavaşlama ve baz etkileri sayesinde düşüş eğilimine girecek. Bu da TCMB’nin verdiği reel faizin artmasına yol açarak kur üzerindeki endişelerin hafiflemesini sağlayacak diye düşünüyorum. Burada kritik husus ise TCMB’nin para politikasında yeni bir erken gevşeme sürecine girip girmeyeceği olacak.

Türkiye ekonomisinde enflasyon önümüzdeki yıl da diğer ülkelere kıyasla belirgin biçimde yüksek kalacak. Aynı zamanda son yıllarda hizmet ve inşaat sektörlerinin büyümede başrol oynaması ekonomi genelinde verimlilikte artışın önünde engel teşkil etmeye devam ediyor. Bu iki unsur orta vadede kur üzerinde yukarı yönde etki etmeye devam edebilir. Her ne kadar yakın dönemde kurda yeni bir değer kaybı trendi beklemesem de 2018 yılı sonunda, kurun mevcut seviyelerinin üzerinde olacağını tahmin ediyorum.

Merkez Bankası’nın bu süreçte izlediği politika konusundaki görüşleriniz nelerdir? Faiz artırımı ve diğer müdahale araçları açısından nasıl bir yol izlenmeli?

TCMB, geçmiş yıllara kıyasla piyasa dinamiklerini daha fazla dikkate alıyor, buna karşın son dönemde hem faiz artırımında geç kaldığını hem de piyasayı ikna edecek, bozulma eğiliminde olan enflasyon beklentilerini tersine çevirecek miktarın altında faiz artırımına gittiğini düşünüyorum. TCMB, önümüzdeki dönemde enflasyonun düşmesinin kendisini rahatlatacağını düşünüyor ve bunda kısmen haklı da... Ancak Türkiye’de giderek kötüleşen enflasyon görünümünü dizginleyebilmek ve kredibilite tesis edebilmek için daha kesin bir mesaj gerekliydi. Üstelik bu, önümüzdeki dönemde enflasyonun düşmesi halinde TCMB’nin, faiz indirimleri konusunda elini ve ikna ediciliğini güçlendirecek bir hamle olurdu.

Bundan sonraki dönemde, TCMB mevcut duruşunda herhangi bir değişikliğe gitmeyecek ve enflasyonun düşmesini izleyecektir. Yılın ikinci çeyreğinde ise sınırlı miktarda faiz indirimi için uygun koşulların ortaya çıkmasını bekleyecektir. Faiz dışı para politikası enstrümanlarının ise kullanacağını tahmin etmiyorum. TCMB’nin varsaydığı ve aslında piyasanın da beklediği enflasyon düşüşünün istenen miktarda olmaması durumunda ise mesela yıllık enflasyonun tek hanelere inmemesi halinde, piyasa TCMB’den ek faiz artırımına gitmesini isteyecektir.

“Avrupa ekonomisi 2017’nin yıldızıydı”

Dünya ekonomilerinin şu andaki ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Gelişmekte olan ekonomilerde durum oldukça ümit verici. Büyüme beklentileri yukarı yönlü güncellenirken, bu ülkelerin cari dengelerinde ve enflasyon görünümlerinde belirgin bir bozulma yok. Çin’de sert bir ekonomik yavaşlama ihtimali
de oldukça azaldı. Gelişmiş ekonomilerde ise durum karışık. ABD ekonomisi yılın başında beklenen parlak büyümeyi gerçekleştiremedi ancak ABD’ye dair karamsarlığa da kapılmamak gerek. Avrupa ekonomisi ise beklentilerin çok ötesinde bir büyüme performansı göstererek bence 2017’nin yıldızıydı. Öyle ki, 2016’nın ardından 2017’de de ABD’nin daha üzerinde bir yıllık büyüme oranı yakalaması olası. 2018’de bu ülkelerin büyüme patikaları daha fazla önem arz edecek. Zira ECB 2018’de parasal gevşemeyi sonlandırmayı planlıyor ve bunun için iktisadi faaliyette müspet seyrin devamı gerekiyor. ABD tarafında ise FED 3 faiz artışı projeksiyonunu korurken, 2018’de ekonomistler bundan daha fazlasının, piyasa ise daha azının olmasını bekliyor. Ayrışan beklentiler, ABD’de iktisadi faaliyetin seyrini daha önemli hale getiriyor.

AB ekonomilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Brexit’in nasıl etkiledi? FED ve Avrupa Merkez Bankası’nın izleyeceği politikalar hakkında öngörülerinizi alabilir miyiz?

Brexit ve seçimler göz önüne alındığında 2017’nin başında piyasada yılın AB için zor geçeceği beklentisi vardı ancak beklenen gelişmeler yaşanmadı. Brexit’in AB ekonomisi üzerinde belirgin bir etki yarattığını düşünmüyorum. Bölgede enflasyon her ne kadar düşük seyretmeye devam etse de lokomotif AB ülkelerindeki toparlanma, birliğin zayıf halkası olan çevre ülkelere de yayılmış görünüyor. ECB’nin eylül 
ayında bilanço genişletmeyi sonlandırmasını ve 2019’da da faiz artırımlarına başlamasını bekliyorum. Diğer taraftan, nüfusun yaşlanması, bürokrasinin hantallığı, birliğin çoklu yapısı ve üye ekonomiler arasındaki derin nitelik ayrışması gibi yapısal unsurların AB içinde halen çözülmeyi bekleyen sorunlar olduğunu da unutmamalı.

ABD’de 2018’in ilk yarısında enflasyonun beklenen artış eğilimine gireceğini ve FED’in 2018 yılı boyunca 3 defa faiz artırımına gideceğini düşünüyorum. Piyasa ise bundan daha farklı bir politika bekliyor. Gelecek olumlu büyüme ve enflasyon verileri, piyasanın beklentisinin FED’in projeksiyonlarına yakınsamasına yol açabilir ve bu durum Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin finansal piyasalarında oynaklığa yol açabilir.

Tüketici ve finansman kredilerinde nasıl bir talep oluşacağını düşünüyorsunuz?

Türkiye’de kredi isteyen, finansmana ihtiyaç duyan birileri her zaman vardır. Bu çerçevede talepte bir sıkıntı görmüyor ancak arz tarafında bankaların 2017’deki kadar rahat davranacaklarını da düşünmüyorum. Türkiye ekonomisinin tasarruf azlığından mütevellit, mevduat artış hızının istenilen seviyeye çıkamaması ve bankaların yurt dışı borçlanmalarının geçmişe kıyasla bir miktar daha zorlaşması kredi için kaynak yaratma sıkıntısı doğuruyor. 2017’de Kredi Garanti Fonu ile bankaların arz iştahı çok artmıştı. Nitekim bu yıl kredi stokundaki artış oranı yüzde 20’yi buldu. Önümüzdeki yıl bankaların kredi vermede daha az istekli olacaklarını ve kredi artış oranının da yüzde 15 veya biraz daha altına gerileyebileceğini düşünüyorum. Bu duruma, özellikle ihtiyaç kredisi faizlerinde artışın eşlik edeceğini düşünüyorum.

2018 için, dolar, euro, en asyon, işsizlik verilerine dair tahminlerinizi öğrenebilir miyiz?

2018 yılı sonunda USDTRY ve EURTRY’nin sırasıyla 4.28 ve 5.05’te olması bekliyorum. Büyüme beklentim yüzde 4,5; enflasyon beklentim ise yüzde 9. İşsizlik oranının yıl ortalamasının ise yüzde 11 olacağını öngörüyorum.

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?

Otomotiv, belki de Türkiye’nin en önemli sektörü. İhracatımızın önemli bir bölümü otomotiv sektöründen geliyor. Otomotiv sektörünün işgücü yoğunluğu gayet yüksek, önemli düzeyde istihdam sağlıyor. Buna yan sanayi de eklenince ekonomiye
 olan katkısının çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. Diğer sektörlerle kıyaslandığında Türkiye ekonomisine çok daha büyük katkı sağlayan bu sektörün önemi gelecekte daha da artacak.

 

 


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next