EY Türkiye Serdar Altay Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Türkiye, canlanmakta olan İpek Yolu hattı sayesinde ticaret hacmini artırabilir”

EY Türkiye Şirket Ortağı ve Otomotiv Sektör Lideri Serdar Altay ile 2017 yılının değerlendirmesi ve 2018 yılı beklentileri üzerine konuştuk. Orta Vadeli Program’a ilişkin görüşlerini de paylaşan Altay, otomotiv sektörü özelinde Türkiye piyasalarını da yorumladı.

2017 yılının sonuna yaklaşırken dünya ve Türkiye’ye ilişkin genel bir ekonomik değerlendirme rica edebilir miyiz?

2017 yılı dünyada jeopolitik dengesizliklerin devam ettiği bir yıl olsa da, global büyüme verilerinin olumluya gittiği bir sene oldu. Uzun bir aradan sonra ilk kez bu yıl IMF global büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize etti. Büyümenin geri gelmesi ile beraber gevşek para politikalarının da yavaş yavaş sonuna geliniyor. Türkiye’de ise yılın ilk yarısı mali destek adımları sayesinde büyüme ivmesinin korunduğu bir yıl oldu. Hem bankacılık kanalından, hem de doğrudan sağlanan vergi destekleri sayesinde temelde iç tüketim odaklı büyüme devam etti. İhracat performansı da 2017’de büyümeye ciddi destek oldu. Diğer taraftan, cari açık ve dış borç kaynaklı olarak kurlardaki volatilitenin arttığı bir yıl geçiriyoruz.

Halen Türkiye’nin en önemli ihracat pazarı konumunda bulunan Avrupa Birliği ülkelerindeki gelişmeler göz önüne alındığında belli başlı ekonomiler açısından neler bekliyorsunuz?

Avrupa Birliği(AB)’nin ekonomik performansı artık krizden çıkıldığını teyit ediyor. Özellikle Almanya ve Fransa’nın temel göstergeleri hissedilir seviyede iyileşti. İngiltere’nin AB’den ayrılacak olması, İspanya’daki ayrılıkçı hareket, İtalyan bankacılık sistemi ve tabii ki hala sorunlarla boğuşan Yunanistan’ın durumu AB’nin önündeki önemli sorunlar olarak görülüyor. Türkiye açısından bakıldığında ise, AB’nin dev ekonomisindeki ufak bir iyileşme dahi ihracat ve turizm rakamlarına olumlu yansıyor. Son dönemlerde bazı AB ülkeleri ile siyasi alanda yaşanan gerginliklerin; ticaret, yatırım, finansman ve turizm alanlarına yayılmadan çözülmesi her iki taraf için de en doğru adım gibi görünüyor.

Geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program konusunda görüşlerinizi alabilir miyiz?

Hükümet tarafından açıklanan Orta Vadeli Program’ın ekonomide beklentilerin yönetilmesi sırasında, ekonomik bir çapa olarak kullanılması açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Programda temel amaç olarak belirlenen beşeri sermaye ve işgücü kalitesi, yüksek katma değerli üretimin yaygınlaştırılması ve iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi konularına özellikle vurgu yapıldığını görüyoruz. Bu konularda atılacak adımların, gerek yerli gerekse yabancı yatırımcılara güven vereceğini ve yatırımlara ivme kazandıracağını düşünüyoruz.

Türkiye ekonomisindeki yapısal dönüşümün dinamikleri sizce neler ve neden önemli?

Türkiye ekonomisinde finansman alanında yetersiz tasarruf sorununun öne çıktığını görüyoruz. İç tasarruflar büyümeyi desteklemeye yetmediği için dışarıdan alınan borç ve cari açık ile büyüme finanse ediliyor. Zorunlu bireysel emeklilik, yastık altı birikimlerin sisteme sokulması, yurtdışına giden yatırımların içeride tutulabilmesi gibi orta vadeli adımlar yanında; tüketim yerine tasarruf kültünün benimsetilmesinin gerektiğini görüyoruz. İşgücü tarafında kadınların iş hayatına daha fazla girebilmesi ve tabii ki eğitim sisteminin çağın gereklerine uygun kalifiye işgücü yetiştirebilmesi konularını da önemsiyoruz.

2018 yılına ilişkin beklentilerinizi, takip edilmesi gereken ve ekonomideki seyri etkileyebilecek önemli başlıkları okuyucularımızla paylaşır mısınız?

2018 yılı Türkiye için çeşitli zorluklar ve fırsatlar barındırıyor. İhracat pazarlarında daha büyük başarıların elde edilmesi için uygun bir yıla giriyoruz. Benzer şekilde, turizm sektörü için de şartların olumluya döneceği bir yıl olacak. Bütün zorluklara rağmen, Türkiye’nin büyüme oranları Rusya, Brezilya gibi benzer ülkelere göre hala çok yüksek. Bu da ülkenin cazibesini hala yüksek tutuyor. Brexit sonrasında İngiltere ile ticaret sisteminin yenilenecek olması yeni fırsatları beraberinde getirebilir. Doğudan batıya ticaret yollarının üzerinde olan Türkiye, canlanmakta olan İpek Yolu hattı sayesinde ticaret hacmini artırabilir. Güneydoğu sınırlarındaki jeopolitik dengesizliklerin azalması veya batı ülkeleri ile olumlu yönde atılacak olası adımlar piyasanın gidişatını ve hissiyatını olumlu etkileyecektir.

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?

Otomotiv sektörü üretimde bulunduğu ekonomiye yüksek katma değer sağlayan, teknolojik gelişmeleri hızlandıran, ihracat kanalıyla döviz geliri kazandıran, müşterisi olduğu birçok sektörün gelişimine katkıda bulunan bir yapıya sahip.

Türkiye’de otomotiv sektörünün ekonomiye katkılarını incelediğimizde, kendi bünyesi dışında, hammadde ve yan sanayi ile pazarlama, bayi, servis, akaryakıt, finans ve sigorta sektörleriyle de yakından ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda 2017 yılında otomotiv sektörü üretim ve ihracat rakamları ile büyümeye, ihracata ve cari dengeye en çok katkı sağlayan sektörlerden biri olarak “ekonominin lokomotifi” unvanını taşıyor. 2017 yılında otomotiv sektörü tarafından yaratılan iç pazar, ana ve yan sanayinin başardığı üretim ve ihracat, tüm sektörün ana oyuncuları ve bağlı sektörleriyle yarattığı önemli istihdam olanağı,  ayrıca gayri safi yurtiçi milli hasılaya sağladığı katkı, bu unvanı kanıtlar niteliktedir.

Ancak, istikrarsız iç pazar koşulları, vergilerde meydana gelen artışlar, kurdaki yukarı yönlü dalgalanmalar gibi dış etkenler, sektör önündeki engeller olarak karşımıza çıkıyor. Buna karşılık, Türkiye’de nüfusun yaş gruplarına göre dağılımı, karayolu ağlarının gelişimi, otomobil sahibi olma isteği, ekonomik büyüme potansiyeli ve tüketici finansmanı koşullarındaki iyileşme gibi belirleyici faktörler araç talebini güçlendirip pazarın büyüme potansiyelini yükseltiyor.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next