Deloitte Türkiye Tüketici ve Endüstriyel Ürünler Lideri Özgür Yalta Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Ulaşımda maliyetler yüzde 70 azalabilir

Ulaşım ve otomotiv sektörü uzun bir zamandan sonra yeni bir dönüşümün eşiğinde. Deloitte’un raporuna göre, geleceğin otomotiv ve ulaşım sektörü, araçları kimin kullandığına ve araç sahipliğine bağlı olarak şekillenecek. En iyi senaryoya göre mil başına maliyetler yüzde 70 azalacak.

Deloitte’un ‘Mobilitenin Geleceği (The Future of Mobility)’ araştırması yayımlandı. Rapor, ulaşım teknolojilerinin ve sosyal eğilimlerin otomotiv ve ulaşım sektöründe dönüşümü tetiklediğini vurgulayarak gelecekte nasıl bir ulaşım deneyimi yaşayacağımızı masaya yatırıyor.

Rapor, mobilitenin geleceğine yönelik olası 4 farklı senaryo ortaya koyuyor. Senaryolara aracın kim tarafından kontrol edileceği (sürücü mü yoksa otomatik mi) ve aracın sahipliği (özel ya da paylaşılan araç) konuları temel oluşturuyor:

  1. Kademeli değişim: Bu dönemde özel araç sahipliği endüstri standardı olarak sürüyor ve kullanıcıların araç sahibi olmakla gelen güvenlik, esneklik, mahremiyet, rahatlık gibi konulara gösterdiği önem devam ediyor. Sürücüyü destekleyen teknolojiler gelişse de, yakın zamanda tam sürücüsüz araçların varlığından söz etmek mümkün değil. Bu senaryoda otomobil üreticileri araç satışına odaklanan mevcut iş modellerini sürdürmeye ve daha ileri teknolojiye sahip yeni araç serileri geliştirmeye odaklanırken, bayiler de müşteri deneyiminden sorumlu olmaya devam ediyor. Amerika’da bir mil (≈1,60 km) uzunluğundaki bir mesafede, bireysel araçlarla seyahat etmenin ortalama maliyeti mevcut durumda 0.97 dolar civarında (sürücünün zamanı, sigorta, yakıt, finansman maliyetleri ve yıpranma payı gibi maliyetler de dikkate alındığında).
  2. Paylaşılan yolculuk dünyası: Bu senaryo, araçların paylaşıldığı ulaşım dönemi olarak öne çıkıyor. Bu sistemde, kullanıcılar bir noktadan diğer noktaya giderken araç paylaşımının sağladığı trafik ve park etme derdinden uzak rahatlığa değer veriyor. Araç paylaşımıyla yerel ulaşım ihtiyacının önemli bir kısmının karşılanmasıyla çok araçlı haneler sahip oldukları araç sayısını azaltıyor ya da tümden bırakıyor. Bu da gelecekte talebin azalmasına yol açıyor. Tam ölçeğe ulaşmış paylaşılan hizmetler modelinde, mil başına maliyet 0.63 dolara düşüyor.
  3. Sürücüsüz devrim: Bu aşama, sürücüsüz araç teknolojilerinin güvenli, rahat ve ekonomik olduğunun kanıtlandığı; fakat araç sahipliğinin hala önemini koruduğu dönemi temsil ediyor. Bu dönem için teknoloji ve otomotiv firmaları, V2V (araçtan araca) ve V2I (araçtan altyapıya) iletişime yatırım yapıyor. Kullanıcılar güvenlik gibi sebeplerle sürücüsüz özellikleri kullanmayı tercih ederken, halen kendilerine ait taşıtların olmasını önemsiyor. Bununla birlikte, bu senaryo, araçların teknolojik olarak çok daha gelişmiş ve hafif olduğu, günümüzün dört kapılı, sürücünün önde oturarak direksiyonu tuttuğu tasarımdan çok daha farklı deneyimlerin kapısını açıyor. Bireysel sahip olunan sürücüsüz araçların yaygınlaşması durumunda ise mil başına maliyetin 0.46 dolar olması öngörülüyor.
  4. Sürücüsüz araçlarda erişilebilirlik çağı: Hem sürücüsüz hem de araç paylaşımının öne çıktığı bu dönemde mobilite yönetimiyle ilgili şirketlerin ortaya çıkması ve bu şirketlerin farklı fiyat aralığında çeşitli yolculuk deneyimleri sunmaya odaklanması bekleniyor. Bu sisteme ilk olarak şehir içinde yaşayan kullanıcıların adapte olması, sürücüsüz araç filoları yaygınlaştıkça bu akımın şehir dışına doğru yaygınlaşması muhtemel görünüyor. Paylaşılan, sürücüsüz araçların olduğu gelecekte ise, araçların hafifleşmesi, varlık verimliliğinin yükselmesi ve sürücülerin zamanının daha katma değerli işlere ayrılması gibi faktörler göz önünde bulundurulduğunda bir mil başına kişi başı maliyetin 0.31 dolara düşeceği tahmin ediliyor.

Otomotiv endüstrini neler bekliyor?

Rapor göre Global Otomotiv Üreticileri (OEMs) bu yeni mobilite ekosisteminde önemli kararlar vermek zorunda. Artan rekabet ve teknoloji ortamına uyum sağlamak, yüksek miktarlarda sermaye gerektiriyor. Sektör aşırı yüksek üretim kapasitesine sahip, global olarak 113 milyon araç üretim kapasitesi varken, satışlar 70 milyon araç düzeyinde. Güvenlik standartları, sıfır karbon emisyonu gibi koşullarla yasal düzenlemelere uyum sağlamak daha zorlaşırken maliyetler de artıyor. Bu ortamda üreticilerin, tüketicinin değişen mobilite ihtiyaçları ve tercihlerine nasıl yanıt vereceğine karar vermesi gerekiyor. Otomotiv tedarikçileri de üreticilerin kararına göre kendilerini ayarlamak zorunda kalacaklar. Sürücüsüz araç satışları arttıkça, tedarikçilerin, tüketicilerin yüksek oranda çeşitlenen ihtiyaçlarına hizmet verebilmek için daha çevik ve yalın olması gerekecek. Aracın motoru, şasi, fren gibi parçaları standart kalabilir, bununla birlikte tedarikçiler operasyonel ölçekte bazı faydalar sunarak, araç sahibi olma paketini daha kişiselleştirebilir ve özelleştirilebilirler. Paylaşılan araç çözümleri için daha standart araçlar sunmak yüksek miktarlarda üretim getirebilir ve daha az karmaşık ve düşük katma değerli ürünler talep edilebilir, bu yüzden bu yeni pazarda ekonomi en düşük maliyetle üretenlerden yana olacak.

Otomotiv ve ulaşım dönüşümün eşiğinde

Deloitte Türkiye Tüketici ve Endüstriyel Ürünler Lideri Özgür Yalta konuya ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Teknolojik ve sosyal eğilimlerin etkisiyle, otomotiv ve ulaşım sektörünün yüzyıllardır süregelen mevcut sistemi bir dönüşümün eşiğinde. Bu değişimin kapsamı ve şiddeti tam olarak öngörülemese de, sektörü etkileyen güçler endüstrinin mevcut yapısını, iş modellerini, rekabet ortamını, sektörde değerin nasıl yaratıldığını ve müşteri değer önerilerini etkileyebilecek potansiyele sahip. Ulaşım teknolojilerinin ilerleyen dönemde yepyeni bir forma bürüneceğini öne süren raporda, geleceğin ulaşım sistemleri için iki farklı öngörü hâkim.

  1. Sektör içi bakış açısına göre (insider vew) sektörün bugünkü varlıklarında ve temel yapısında önemli bir değişiklik olmayacak ve mevcut sistem lineer olarak gelişecek. Bu anlayışa göre, tıpkı günümüzde olduğu gibi araçlar özel sahiplik anlayışının önemli bir parçası olmaya devam edecek ve insanlar tarafından kontrol edilecek.
  2. Gelecekteki sistemi daha radikal ve dönüştürücü bir bakış açısıyla tanımlayan diğer anlayışa göre ise (distruptive view) talebe göre erişilebilen sürücüsüz araçlar tamamen farklı bir mobilite deneyimi ile yepyeni bir ekosistem oluşturacak. Google, Uber, Apple gibi şirketlerin katalizör görevi gördüğü bu bakış açısı, kazaların ve trafik yoğunluğunun azalması, enerji talebinin ve ulaşım maliyetlerinin düşmesi, altyapıların kullanımla orantılı olarak ücretlendirilmesi, çok modelli ulaşım ile park alanlarının ortadan kalkması gibi gelişmeleri de beraberinde getirecek.”

Ulaşımı şekillendiren 5 trend

Rapora göre ulaşım ve otomotivin geleceğini şekillendiren 5 ana trend var:

  • Motor teknolojilerinin olgunlaşması. Akülü ve elektrikli araçların sunduğu enerji verimliliği, düşük karbon emisyonu, enerji çeşitliliği ve yeni araç tasarımları.
  • Hafifleyen materyaller. Daha dayanıklı ve hafif materyallerin kullanımıyla birlikte sürücü ve yolcu güvenliğinden ödün vermeksizin araç ağırlığı azalıyor.
  • Bağlantılı araçlar alanındaki hızlı ilerleme. Yeni nesil araçlar araç-altyapı (V2I), araç-araç (V2V) bağlantılarıyla ve iletişim teknolojileriyle donatılıyor, böylece her araç yoldaki diğer araçların nerede olduğu biliyor.
  • Mobilite tercihlerindeki değişim.  Yeni nesil gençler, araç sahipliği yerine kullandığın kadar öde usulü mobilite tercihinin başını çekiyor, Y kuşağı tüketicilerin yaklaşık yüzde 50’si  ulaşımda ve seyahatini planlarken akıllı telefon uygulaması kullanmayı istiyor, böylece birçok işi bir arada yapabiliyor.
  • Sürücüsüz araçların çıkması. Sürücüsüz araç teknolojisi bilim kurgu olmaktan çıktı, artık soru bu teknolojinin ne zaman kitlelere yayılacağı.

 


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next